Sen miydin yarım kalan, ben miydim yarım kalan, yoksa veresiye aşk mıydı tamamlanamayan?
Yarım kalmış olsan da, yüreklerde işlenmişti ölümsüz adın. Mazidir diyerek küllenmiş olsan da, yaban tenlerde ellerin dolaşsa da, gözlerin başka ufukları aydınlatsa da, sen yarım kalmışlığınla da hala düşersin gönlümün hücrelerine. Yıllar geçmiş olsa da aradan, saçlarına dökülmüş olsa da aklar, mavi gözlerine dumanlar vurmuş olsa da, sen hala düşersin yüreğimin aklına. Kim demiş ölmüşlerdi, leylayla mecnun, aslıyla kerem Ferhat’la şirin Biz ikimizliklere yarım kalmış olsak ta, yüreklerde işlenen yağız adınla, sen ve ben hala yaşarız kara sevda.
Saçlarımda yıldızlar olsa da, sırtımda yılların ağırlığını taşısam da, aynaya baktığımda beni sana yakıştıramasam da, sen hala yüreğimde yarım kalmış, işlenmemiş adınla, bil ki seni ölürcesine yaşatırım. Benim kara sevdam.
Bilirim ki yoktur çaresi, hain urganlara bağlanmıştır kaderim, bilirim ki uzanıp ellerine ve sana tutunamayacağım, yarım kalmış olsa da aşkımız, yüreğime işlenmişti yağız adın. Üşürüm hayallerime aldığım sen yoksunların koynunda. Biz yarınların ikimizliklerine yarım kalmış olsak ta, yüreklerde işlenen unutulmaz yağız adınla, kaderim düşmüş olsa da, bir vicdansız ayrılığa, sen ve ben hala yaşarız kara sevda. Bil ki hala adın bir hecedir dudaklarımda. Sensizliğe kavrulur yıllarım, gözlerinin rengi her aklıma vurduğunda, sana düşen hasret yangınlarımı, söndürürüm tesellisi vicdansız cümlelerimle. Sen ki vicdansız değilsen de bile, yıllar önce kader beni atmıştı kör kuyulara, bir vicdansızın döşeğine.
SEN YANLIZLIK NEDİR BİLİR MİSİN?
Şimdi sen, beni göremediğin günlerine mi kahredersin. Bensizlik hançer gibi mi saplanır yüreğine. Kanar mısın çığlık çığlığa her dem özlemlere. İlhamlarda mı terk etti şimdi seni, düşmüyor mu öfke ve kinden başka aşk iksiriyle coşan kaleminden, eserlere nağme olacak, sevdalıları ağlatacak aşk aşk diye haykıran dizelerin. Şimdi sesimi duyamadığın günlere mi yanarsın. Artık seste vermiyor ruhuna ve bensizliğime senin benim için seçtiğimiz eserler değil mi? Oysa ben seni senin imkânsızlıklarınla, yasak ve vaat edemediğin yansızlıklarınla seni sensiz ve benden ayrı geçen gündüz ve gecelerinle sevmiştim. Sen sımsıcak, iki kişilik yatağında huzurlu ve müsterih uykulara doyarken, ben seni gecelerimde düşleyerek ısınmıştım. Sen. Evet, sen tutamadığın ellerimi kırdın. Sen. Evet, sen ömürlük dünyama giremezken, yarınsızlıklara hükmettiğin gönlümü hakaret ve ithamlarınla lime lime ettin. Sen bana yasaklardaydın bense sana umarsızca tutsaktım.
Sen, evet, sen, aynanın karşısına geçip, sendeki yasakları yarınsızlıkları, vaatlerde bulunduklarının çaresizce çözümsüzlüklerini göremedin ve kabullenemedin. Sahipsizliklere terk eylediğin yüreğimden, çocuksu saf ve temiz sevmelerimden ne istedin. Ben senin yasaklı ve imkânsız oluşuna, ömrümde değil gönlümde yer edişine ve yarınsızlıklarımıza inat sabır dedim, sabır!
Sen ise benim medeniyet ve kültürüme ‘’ezdirmem kendimi, ezildiğim yetti ömrümün tükenen yıllarında’’ haykırışlarıma uzaklardan da olsa tahammül edemedin, vurdukça vurdun, vurdun ha vurdun. Vurdum vurdum, vurdukça bitirdim, tokatlarımı hazmedemedi ve çekti gitti diyemedin, hala ve hala var gücünle kin ve öfkelerinle yüreğimin ücralarına dokunmaktasın. Şimdi sen, beni göremediğin günlere mi kahredersin. Bensizlik hançer gibi mi saplanır yüreğine. Kanar mısın çığlık çığlığa her dem özlemlere.
Sen yalnızlık nedir bilir misin? Sen kaç kez gecelerde üşüdün. Sen kaç kez beton duvarlarınla konuştun. Sen kaç kez tek kişilik masaya oturdun. Sen yalnızlık nedir bilir misin?
Nevin Işık
|