Sana, sadece sana sevgilim. Ruhumun ıstırabının dinmediği, içimin yangının sönmediği, hasret rüzgarlarının kesilmediği ve acı tümcelerinin hiç tükenmediği ıssızlık ülkesinde yüreğim. Kara gözlüm, ömür sözlüm bu mektubu yüreğimden yüreğine, istenmeyişlerimin dilime vurduğu zehir dakikalardan yazıyorum. Öksüz kalbimi bıraktığımdan itibaren kollarına, hiç usanmadın yüreğime asılıp kirli sözlerinle yıkmaktan beni. Oysaki sana masumdu ruhum. Tenim senden başka göz görmemişti, gördüyse eğer yansın cehennemde… Ben sana ne yapmıştım? Seni çok sevmekten başka? Benden önce yaşadığın bütün acıların intikamını almak mıydı niyetin? Ben senin sevgi kurbanın mıydım? Neydi günahım? Sevdiğimden bu yana seni göz pınarlarım hiç kurumadı sevgili. Kendime bile yalandım bensizliği yaşarken soğuk gecelerde. Benliğimin güneşi sendin fark etmedin. Hüzzam gecelerimi yaşıyorum seni terk ettiğimden beri. Şimdi hiçbir sözcüğün anlamı yok, sensizliğin ortasında geberiyorum sevgili… Sen koca reis, nice fırtınalardan çıkmış, nice dalgaları aşmışta gelmiştin yüreğimin mavi kıyısına. Acı ne demek? En çok sen bilirdin, kanasıya yanmıştın çünkü. Bir kızıl perinin yokluğundan ne çıkardı? Fakat anlıyorum ki gidişim seni üzmüş. Biliyorsun yaralarına merhem olmak istemiştim. Geçmişin bütün kötü öznelerini unutturmaktı niyetim. Lakin kapanmayan bir yarada ben olmuşum kahretsin! Şimdi seni düşünmekten delinin tekiyim… Gülüşlerindeki gamzelerini, çenendeki o hayat çukurumu özledim ve dahası hasretim kara gözlerine, yüreğine, yemin ederim hasretim her şeyine, yemin ederim yerin yedi kat altı ve sensiz kapkaranlık olan şu alemin arşı üstüne… Kanayan yaralarına tuz basmadım, açtırdığın gülleri soldurmadım, kanatsa da dikenlerin avuç içlerimi aldırmadım. “Sus!” dedim, usulca “sus…” Allah aşkına söyle; sevincini sevincim, ağıtlarını yaslarım yapmaktan başka ne yaptım ben sana? Issızlık ülkemin karanlık sokaklarında ve ıssızlığımın içine sızan bütün ışıklarda hayalini görüyorum. Uyuyamadığım gecelerim, hafızamda zonklayan kibir dolu sözlerin aklıma geliyor. Kin ve nefret dolu sözcüklerinden ördüğün, yüreğinin kalın kozası üzerime karabasan olup çöküyor. "En çok sen istediğin için beraberiz." Neden? Hayatımın anlamı dediğim adam, adam gibi adam dediğim adam neden? Bu denli ucuza mı bulduk biz sevgiyi? Mahalle pazarından mı seçtik birbirimizi? Doğru ya, sevgide neydi? Ben seviyordum sadece, sen yaşıyordun. Oysa ne çok isterdim dört duvar arasında sıkışmış karanlık ruhunun güneşi olmayı. Bileklerinden tutabilmeyi, her derdine derman olup, paslı geçmişine bir sünger çekmeyi… İsterdim sevgili ölümüne sevdiğim gibi beni sevmeni. Olmadı işte karagözlüm olmadı, ne kadar dönsem de başa, kötü sözlerini yüreğimde temize çekemiyorum. Sana kıyamam ben, onca kederin içinden sıyrılıp çıkmışken, artı derdinde ben olmaya dayanamam. Bir sihirli değnek olsa da başa alsam bu oyunu ve istediğin gibi döndürsem dünyanı. .Üzülmesen, üzenim olmasan, üzenlerin karşısına ben çıksam, yüreğinin incinmesine müsaade etmesem… Ah! Sevgili ah! Dertleri ben yaşasam, yerine yansam, ayrık otlarının tümünü cisminden ayırsam, ziyan yıllarının kötü sanrılarını önüme katıp kovalasam, ben yansam da, sen mutlu olsan. Ah! Sevgili ah! Belki hiç bilmedin senin için yaşadığımı ama bil artık, ben senden istemeye istemeye gittiğim gün öldüm... Şimdilerde iyi olmadığına dair haberlerini alıyorum, üzülüyorum. Beni merak etme diye yazıyorum bu satırları ve aslında gidişimin tek sebebi, sevgisizliğine yenilişimdir sevgili. Bu hazin yenilgiyi zavallı kalbimin atlatabileceğini sanmıyorum. Sadece benim sevgim yetmiyor çünkü “en çok ben istediğim için beraberize” çıkıyor beynimdeki bütün incinmiş yollar ve ben bu onursuz duruşumu kaldıramıyorum. Elbet iyi olacaksın, bu zor günlerinin bensizlikten değil, yalnızlıktan kaynaklandığını düşünüyorum. Bil ki benim için daha zor…
Hoşça kal…
Kızıl perin
|