Hiçbir kış bu kadar soğuk olmamış, yüreklerimizi bu kadar üşütüp, büzüp, ezip yıkmamıştı.
Dostum, arkadaşım Şahnaz Yılmaz’ın ailesinden altı kişiyle birlikte göçük altında yaşamını yitirmesini, binlerce insanın başına geleni aklıma kabul ettiremiyorum.
Hani diyorlar ya ‘’Hepimiz öldük, kimimiz gömüldük’’ Yaralıyım, yaralıyız. Pandemi, ekonomik kriz ve on ilimizi yerle bir eden, yaşanmaz hale getiren deprem gerçeği… Dağıldım, dağıldık.
Deprem ülkesinde depreme hazırlıksız yakalandık. 1999 depreminden ders almıştık hani? Depremde toplanma alanlarımız, techisatların konduğu konteynırlarımız vardı. Ne oldu onlara? Nasıl da unutuverdik, yaşadığımız acıları?
Depremde yardımımıza koşan İngiliz, Fransız, Çin ve Kore ekiplerini izlediniz. Yüksek teknolojik cihazlar, aletlerle –ses dinleyen, ısı ölçen- kalp atışı belirleyen, derinlik tespiti yapan-farklı deprem enstrümanlarıyla ve enkaz çıkarılan bölgeye hat çekerek, büyük bir ciddiyetle programlı çalıştılar.
Depremin 72. Saatine kadar süren sessizliği, engellemeleri, ülke insanının bir başına bırakılmasının çaresizliğini geçtim; Afad, asker, jandarma bölgeye girdikten, bekletilen iş makinelerine izin verildikten sonra içine düşülen iletişim, koordinasyon, program eksikliğine; vali-belediye ayrımına, yaşana güvenlik sorununa ne demeliyiz?
Öylesine güçlü bir çalkalanma yaşadık ki, depremlerin etkisiyle Gaziantep İslahiye’de iki dağ birleşti. Doğal bir göl oluştu. 40 kilometre uzunluğunda fay çatlağı Hatay Havaalanı ve Hatay karayolunu parçalayıp kullanılmaz hale getirdi. 30.000 in üstünde İNSANIMIZ göçük altından kanatlanıp göğe vardılar. Binlerce insanımız yaralı. Hiçbir şey göründüğü gibi değil. Canı sağ olanların büyük bir kısmı, deva bulmaz hastalıklarla boğuşacaklar. Kimi bedenler eksik kaldı. Bir gecenin sabahına asla içinden çıkıp gidemeyecekleri bedenlerindeki arazlar ve kayıplarıyla yaşamlarını sürdürme mecburiyetindeler.
Çöküntünün arkasından şimdi de insanlar mecburen göçüyorlar. Korkuyorlar, yıkılmayan evlerine bile giremiyorlar. Çadırlarda, soğukta, yetersiz zemin üzerinde, küçük çocuklar ve yaşlılarla birlikte hasta olmadan yaşam sürdürmeleri olanaksız. Konteynırlar devreye girmeye başladı. Umarım yeter sayıdadır.
Yaşananları hafife alanlar lütfen sadece bakmasınlar, görmeyi denesinler.Görmezden gelmek gibi bir lüksümüz yok. Çünkü ağlamaktan gözlerimizde yaş kalmadı. Kara olana ak demek orada duran, yaşanan gerçeği değiştirmiyor. Tarih yazıyor.
Güven, liyakat, organizasyon, koordinasyon, akıl ve bilim, samimiyet, ahlak, iyi niyet en büyük ihtiyacımız oldu. Mimarlar Odası bölgede yaptığı incelemeler sonunda hazırladığı raporda ‘’ Zemin sıvılaşması, bataklık, ziraata elverişli bölgelerin yerleşime açılmasının, fay hattının üstüne bina yapımına izin verilmesinin yanlış olduğunu’’ belirtti. Tarım ve hayvancılığa uygun olan zeminlere imar hakkı neden verildi? Bu zeminlerde inşa edilen 8-12 katlı binalar neden denetlenmedi? Neden bunlar İmar Affı ile yaşama açıldılar?
Ülkemizin yüreği güzel, vicdanlı, kıymet bilen, kalbinde merhametin yer bulduğu, hak ve hukuka inancıyla dürüst, onurlu, şerefiyle kaliteli işler yapan, dürüst karakterli insanlara ihtiyacı var.
Deprem sırasında altında yer alan dükkanlarda yerinden tek bir objenin oynamadığı, deprem sonrasında ayakta duran binayı yapan müteahhit Akın Öncül ‘’Her şeyi kuralına göre yaptım. Deprem değil, bina öldürüyor’’ diyor. Yaşamak istemediği şeyi, yaşatmak istemiyor. Adıyaman Komegene Kültür Merkezi ayakta çünkü ‘’Akıllı Bina’’ projesiyle yapılmış. Çünkü yapanın vicdanı var. Onuru var.
‘’Ulu çamlar fırtınalı diyarlarda yetişir’’ derler. İnsanoğlunu geliştiren acılar, çaresizlikler ve önüne konulan engellerdir. Büyük engelleri aşan insan büyük insan; büyük felaketleri, savaşları, hastalıkları atlatan devlet büyük devlet olur. Başa gelenleri farkındalıkla değerlendirmek, engelleri fırsata dönüştürmek gerekir.
Kayıplarımız, manevi ve maddi ve tarihsel ve kültürel çok büyük! Yaramız çok taze ve büyük ama köklerimiz derin ve çok kuvvetli! Muhteşem bir tarihe sahibiz.
Antik dünyanın kalbi olan İskenderiye Kütüphanesi’nin kapısında ‘’Bilim sizi tanrıların gazabından kurtarır’’ yazar. Şimdi bizim yitirdiklerimize, evsiz barksız insanlarımıza, anasını babasını yitirmiş çocuklarımıza, evlatlarını, akrabalarını enkaz altından alamayan insanlarımıza büyük bir borcumuz var. Bilimle ve bilim adamlarıyla birlikte hareket ederek, sabırla, köklerimizden yeniden doğmak!
Harika Ören İzmit 19 Şubat 2023
|