‘’Dimtat’ta pirince giderken, evdeki bulgurdan olmak ‘’ diye güzel bir deyimimiz vardır. Bir anlaşmazlık hiçbir zaman tartışmayla sona ulaşamaz. Başka yola sapmadan önce nezaket diplomasisiyle hareket ederek ve olayı karşısındaki kişinin görüş açısından görmeye çalışarak, orta yolları zorlayarak çözümlenebilir. Kişisel kontrolsüz öfkeyle anlaşmazlığa çözüm aranamaz. Kırıcı, dağıtıcı, ağır kelimelerle savunmaya geçmek hataya düşmeye sebep olur.
Dimyat’ta pirince giderken evdeki bulgurda kaybedilir.
Rakipler haklı olabilir mi? Kısmen haklı olabilirler mi? Durumlarında ya da görüşlerinde haklılık ve doğruluk payı var mı? Çoğunluğun kabul ettiği konuyu içtenlikle bir kez daha düşünmek, sindirilmesi için her iki tarafa da problem üzerinde düşünecek zaman bırakmak, eylemi 48 saat ertelemek gerekmez mi? Hele ki bu bir ülkenin geleceğiyle ilgili hayati bir meseleyse…
Sergilenen tavır, sert üslup, ağır suçlamalar ve sivri dille yapılan dağıtıcı bir eylemin sonucu kime ne kazandırır? Kırıcı sözcüklerle, sert duruş ve bakışla, kışkırtarak insanlara yanıldıklarını söylediğinizde problem çözülür mü yoksa çıkmaza mı girer?
Bu tarz bir davranışla karşı tarafın aklına, yargısına, onuruna, özsaygısına saldırmış, onları da aynı şekilde kendinize saldırmak üzere kışkırtmış olmaz mısınız? Ve alacağınız tepkilere, sözlere, arka göstermelere göğüs germek zorunda kalacak, sizde kırılacak dökülmeyecek misiniz?
Deprem ve siyasi kırılmaların yerle bir ettiği ruhumu yapılandırmak amacıyla başımı gömdüğüm sanat dergilerinden birinde ‘’Horozlanmak’’ deyimiyle karşılaşınca yine gündemin açmazına düştüm. Bizde cesaretin simgesi olarak kullanılan horoz simgesi, gururu, dürüstlüğü, uyanıklığı, kibir ve gücü içerir. Horoz yürekli bir hayvan olarak görülmüş, Savaş tanrısı Ares’e, Zeus’un kızı Athena’ya ve gücün simgesi Herkül’e adanmıştır. Bizler genelde Horozlanmayı=Babalanma olarak alırsak da aslında biraz da boşa kibir diye de kabul edilir.
5 bin yıldır tasarım motifi olan kullanılan horoz dünyada ve ülkemizde birçok ressamın ilgisini çekerek, çizim ve tuvallerinde yer buluyor. Yeni günün habercisi horoz Rönesans’da doğmakta olan yeni Fransız ulusuyla ilişkilendiriliyor ve bugün ne denli resmi değilse de ülkeyle özdeşleşmiş görünüyor. Musevilerin dinsel günü Yom Kippur’da (Tövbe- kefaret- pişmanlık günü) ‘’kaporat’’ isimli ritüelde arınmak isteyen kadının başı üstünde üç kez dolaştırılaran piliç, erkeğin başı üstünde ise üç kez dolaştırılan horoz kefaret olarak kesiliyor.
Horozlu resimlere göz gezdiriyor ve Picasso’nun seramik panoya dönüştürülmüş, salt renkli çizgilerle görselleştirdiği horoz imgesinde takılıp, kalıyorum. Muhteşem ve kişilikli bir çizim.
Çinlilerin Ulusal Film Ödülü’nün adının ‘’Altın Horoz Ödülü’’ olduğunu, ödülün ilk verildiği yılın Çin Takvimi’nde Horoz Yılı olmasından dolayı bu ismi aldığını da öğrenmiş ve size de aktarmış oluyorum.
Gözüm televizyondaki yayına takılıyor.
Deprem bölgesindeki sıkıntılar hala devam ediyor ve çok uzun süre devam edecek. Su’ya ihtiyaç var. Çadıra, tuvalete, banyo yapmaya, ısıtıcıya, iç çamaşıra ve hijyen malzemelerine ihtiyaç var. Malzemelerin gerekli yerlere ulaşmadığı haberleri var.
Can kırıklarımız devam ederken, depremzedelere sürdürülebilir desteklerin yollarındayız. Ayni ya da nakdi elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Deprem asıl meselemizken Meral bacımızın horozlanmasına (doğru ya da yanlış) zamansız, katı görüş bildiren, kırıcı ve belli ki yıkıcı sözlerinde alt şıklar arayıp duruyoruz. Kaygılandık. İyice dağıldık ama pes edemeyiz. Gülen yüzlerden güç alıp, umudumuzu taptaze tutarak ülkenin güzel geleceğine sonsuz inancımızla yola devam diyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti’nin her ferdi, dünya standartlarında, çağdaş insan profiliyle yaşamayı hak etmektedir. Çare bizdedir. Laik Cumhuriyetimizin devamının gereğini yapacağımız yer, el ele gideceğimiz seçim sandığımızdır.
Deprem ve siyasi kırıkların gölgesinde ortaya karışık bir yazı çıktı, bugün.
Unutmayalım, öz disiplinimizi korumak ve aklımızı kullanmak asil bir çabadır. Kendi içimize bakmak, eleştirmek kavga dürtüsünü dağıtır ve hatalar nedeniyle ortaya çıkan problemlerin çözümüne yardımcı olur. İyi tavırlar fedakarlıklarla ortaya çıkar. İyi tavır gördüğünüz birilerine, bilgece ve şükran duygusuyla, gerektiğinde fedakarca yaklaşmanız gerekebilir. Hani şu ‘’Ahde vefa’’ dediklerinden…
Biz böyle yetiştirildik de…
Harika Ören İzmit 5 Mart 2023 Pazar
|