‘’En saygın kadınlar en uygar zihinlere sahip olanlardır’’ Der, Virginia Woolf.
Feminist literatürde başrol oynayan ‘’Kendine Ait bir Oda’’ kitabıyla Edebiyat tarihinin gelmiş geçmiş en önemli kadın yazarlarındandır. O’nun döneminde kadınlar ‘’mal’’ kabul edilirler. Virginia, kıstırılan, bastırılan özgür ruhunun baş kaldırışıyla kendinden sonra gelen kadınlara mesaj vermek ister. Yaratıcılığını ortaya koyarak etkili bir iz bırakır. Yaşadığı döneme şahitlik eden klasikleşen ‘’Kendine Ait Bir Oda’’yı yazar.
Kadının varlığına katlanamayan zihniyet elbette O’nun okumasına, yazmasına, düşünmesine de karşıdır. ‘’Toplumsal sorunların içinden sıyrılmasının yolu Kadının eğitim alması, bilgili olmasıdır’’ Der. O dönemin kadınları ezeli ezikliklerini yaşamaktadırlar. Austen ve Bronte‘den, kadınların niçin bir Savaş ve Barış yazamadıklarına; Shakespeare’in hayali kız kardeşinden- bugün de tartışılmaya devam eden- kadının yoksulluğu ve namusu başlıklarına ve hatta yaratıcılığın doğasına kadar uzanan geniş bir yelpazede kalemini özgürce oynatan Woolf, kadınlara edebiyat alanında bir kapı aralar ve açar.
Kadın hareketinin elden düşürmediği önemli kitaplardan biri olan ‘’Kendine Ait Bir Oda’’ Woolf‘un kolay ve çabuk okunan bir kitabıdır. Elle tutulan, gözle görülen, yaşamın içinden gerçek bir konuya parmak basar. “Kadın ve edebiyat”.
Erkeklerin kadınları küçük düşürmek için devamlı tekrarladıkları ‘’Bizler kadar düşünme yeteneğiniz olduğunu öne sürüyorsunuz ama madem neden aranızdan Shakespeare gibi bir deha çıkaramadınız?’’ sorusuna, bu can alıcı sorunun yakıcılığına cevap Virginia’dan gelir. Kadın özgürlüğünün temel çözümünün ekonomik özgürlükten geçtiğini vurgular ve Kadınlara ‘’Para kazanın, kendinize ait bir oda ve boş zaman yaratın. Ve yazın ‘erkekler ne der diye düşünmeden’ yazın! Bütün yüzyıllar boyunca kadınlar erkeği olduğundan iki kat büyük gösteren bir ayna görevi gördüler. Büyülü bir aynaydı bu ve müthiş bir yansıtma gücü vardı…… İşte bu yüzden Napoleon’da Mussolini’de kadınların erkeklerden aşağı olduğunda bu kadar ısrarcıdırlar. Eğer onlar aşağıda hissetmeselerdi, kendilerini büyütemezlerdi. ‘’ Der.
Kadın yazarsa, erkek yazılanı okumaya değer bularak okur mu? Kadının yaşadığı acılara tanık olmak ister mi? Ya da çok romantik bulur, ağız büker mi? Kadınlar küçümseniyor ve kadının yazmaya başlamasıyla bu tartışmalar artarak devam ediyor. Popüler kültürle özdeşleşen yazılar sunan kadın yazarlara karşı; günümüzün popüler kültür erkek yazarları tarafından hala eleştiriler devam ediyor.
Edebiyatta kadın yazarların tartışılması ikinci dalganın bayrağını taşıyan Simeone De Beauvoir ve kız kardeşlerinin feminist edebiyat eleştirisi üzerine eğilmesiyle köpürdü, diyebiliriz. Öyle ki bazı kadın yazarlar, bazı kitaplarını ancak erkek mahlası kullanarak yayınlatma imkanı bulabildiler.
Ressam, grafik sanatçısı, sanat eleştirmeni, ressam Alice Bradley Sheldon, bilimkurgunun “erkek” dünyasında yer alabilmek için kendisini James Tiptree Jr adıyla tanıtır. Yıllar sonra bir röportajında sebebini ; “Bir erkek ismi benim için iyi bir kamuflaj gibiydi. Bu kamuflaj sayesinde mercek altına alınmaktan kurtuluyor ve tıpkı bir erkek gibi rahatça hareket edebiliyordum. Buna ihtiyacım vardı çünkü hayatım boyunca lanet bir meslekteki ‘ilk kadın’ olduğum için fazlasıyla kötü deneyim yaşamıştım.” Diyerek anlatır.
Amerika’da Luisa May Alcot kendi adıyla ‘’Küçük Kadınları’’ yazıyor. Kadınlığına ait hislerini anlattığı aşk, cinsellik ve şehvet içeren eserlerindeyse A.M. Barnard adını kullanıyor.
Bronte kardeşler, romanlarını ancak erkek takma adlarıyla yayınlatma imkanı buluyorlar. Charlotte, Jane Eyre’i Currer Bell olarak imzalıyor. Emily’de aynısını yapıyor. Uğultulu Tepeler’e Kim Ellis Bell imzasını atıyor.
Fransız romancı ve gazeteci Amantine, eserlerine George Sand mahlasıyla imza atarken; Mary Shelley'nin Frankenstein’ı Percy B. Shelley adıyla yayınlanıyor.
Türk kadın yazarlarımızdan Süreyya Sarıca, Vincent Ewing mahlasını kullanıyor. Türk Edebiyatının ilk kadın romancısı olarak ders kitaplarında yer alan Fatma Aliye zamanında ‘’Ahmet Cevdet’’ mahlasını kullanmak zorunda hissediyor ya da bırakılıyor. Örnekleri çoğaltmak mümkün.
Kadınların erkeklerle aynı haklara sahip olmasını istemek FEMİNİST etiketiyle işaretleniyor ve engelleniyor. Konu üzerinde tarafsız düşünmek gerekiyor. Zihin özgürlüğüne kilit vurulamıyor. Kadınlar yazıyorlar…
Bugün eğitimli kadınlar bolca okuyor ve yazıyorlar. Yazdıklarıyla ekonomik özgürlüklerini sağlıyorlar. Kadın erkek eşit sayılabilecek şartlarda çalışıyor ve yan yana yaşamlarını sürdürüyorlar.
Harika Ören İstanbul 12 Mart 2023
|