Sarılmalar biter, gece diner ve en büyük cesaretler bir bakışla siner.
Ay uyanık, güneşin karanlık yüzü uykuda. Duvarlar konuşmuyor, yolcu umut yolunda. Şehirler düşüyor birer ikişer, ölümlere söz geçmiyor dünyada. O umudun bekçisi, o umudun yolcusu koşuyor durmadan, yolunun karanlığa düşen bu yakasında.
Üşümektir dokunmalar, donmaktır su sızdırmayan sarılmalar. Kaybetmek anlına yazılmışsa bir kere, susup kalmaktır sevdalar.
Sen sevdanın kayıp kimliği kimi ararsın bu vakit? Bilmez misin ki? Faili meçhuldür bütün kanamalar.
Şekerler zehire düşmüş, zehirler şekere. Küsen küsene çarpmış, küsülen küsene yanmış. Bir olmuş, iki olmuş, üç olmuş, dört, beş, altı… Ve sonunda yürek acıyla ağzına kadar dolmuş.
Gel de dayan gecelerin baykuş seslerinde kalmadınsa, gel de sus duvarların dibinde yıkılmadınsa, nereden bileceksin gecenin yakmalarını? Ve nereden anlayacaksın bir adamın kan kusmalarını?
Ben gidiyorum yalan mevsimim, ben bitiriyorum acıları yüreğime bal saydıran sevgilim.
Ve bütün sarılmalar biter, ay söner yalan yârim. Şimdi uyuma, unutma zamanı, şimdi bütün suçlarını sineye çekme zamanı…
|