Elleri yüzünden çekilmiş, saçları diplerinden kesilmiş, dahası yetmemiş; ha babam çekiştirilmişte çekiştirilmiş, ezilmiş, ezdirilmiş bütün yüreklere selam olsun…
Karanlıklar örter sanma bütün çirkefliklerini ve berrak sular yıkar diye aldanma kana bulanan katil ellerini. Kanı yerde kalmaz, ahı ahrete kalmaz mazlumun… Cennette, cehennemde burada, kendini kandırıp arlama kara yüzünü, kim ki gaflette bulunursa vay haline.
Bu dünyanın terazisi kırılmış, dibi çıkmış, ölçeği bozulmuş diye düşünen kim varsa tez ayara gelsin… Yaptıkların yanına kar kalır sanma, her defasında “vurur giderim” yalanlarına kanma çünkü bu defa kötü tosladın. Kökün toprağından ayrılsın istemiyorsan dur ve dinle! Kar beyaza attığın çentiklerin izleri “aynada”, boğup boğup gömdüğün hayatların katili “parmakların” sakladığın ceplerinde, hayasızca baktığın bütün masumların mağduriyeti kapatmaya çalıştığın “hain gözlerinde” yüzleşiyor her saniye seninle.
Dur ve dinle! Ne kadar kaza, ne kadar hayat kavşağı varsa ve yaptığın haksızlıkların; her gece baş yastığa düştüğü sıra, gözlerinin önüne gelmiyorsa, dur ve dinle! Ey! Gafil ne sanarsın sen kendini? Bilmez misin? At’tan da düşermiş eşekler ve o eşekler ki, eşeklerden ar etmeleri gereken eşeklerin ta kendileridirler…
Her gelenin kandırıp, ezdiği, kanını emdiği bütün “mazlumların” ahı bir gün çıkar. “O” bir gün bu dünyada yaşanacaktır…