Ve sarılmalarım gelir aklıma, gözlerden ırak tenhalarda ağlamaların…
Yaşayamadığın çocukluğun, gençliğin ve bastırılmış o en güzel çağların gelir aklıma ağlarım... Kimselere söyleyemediğin hatta kendine bile itiraf edemediğin yaraların, kapanmak bilmeyen acıların sonra bitimsiz özlemlerin dayanır gönül evimin hudutlarına ağlarım…
Çivi çiviyi sökermiş, acı acıyla yıkanır, dertleri başka dertler silermiş. Ben sevgiyle, ben en samimi sarılmalarımla tüketmek isterdim bütün kederlerini sonra sevginin kazandığı gözlerini görmek yeterdi yaşlı gözlerime…
Seni tanımak, gözlerinin gülüşüne tanıklık etmek ve çocuksu hallerin, ürkekliğin, kalmakla gitmek arasındaki gel gitlerin sonra yumurcak, hınzır bakışların, gözlerinin içindeki yaşam tanelerini fark etmek çok güzel…
Gülmek sana çok yakışıyor, ağlamak değil. Mümkün olsa kalbimi çıkartıp sana verirdim, mümkün olsa her dem gülmeni isterdim.
Çocuk yaşam sensin, nefes sen, koşmak sen ve sakın unutma “sen” olmayınca, ne nefesin, ne yaşamın, nede gülmelerin kıymeti olur. Dünya sensin, uydu sen ve bilmelisin her sen bir sarılma, bir tebessüm sonra gözlerin gelir aklıma…
www.muratince.net
|