Kış'ın eli kulağında İstanbul soğuğa yavaş yavaş alışırken, biz de payımıza düşeni alalım diyorum. Lahana misali giyinmeye başladığımız, kat kat siyahi tonlarda giysileri gardroplara sıra sıra asarken; kışa merhaba dedik.
Şehir kış uykusuna ne kadar göz kırpsa da, yirmidört saat yaşamaya devam ediyor. Soğuk rüzgar yalamakla kalmayıp, ürpertse bile bedenimizi; tenlerimiz güneşe hasret, sımsıkı paltolara sarılma zamanıdır. Sokaklarda kış çiçekleri, puslu, isli güne renk katmaya çabalarken; sanatla doyurduğumuz ruhumuzu, midemiz kıskanmasın; nefsimizi sanat üstü balıkla tatlandırarak, İstanbul'da yaşamanın olmazlarından birini daha yerine getirmeye karar verdik.
Muhteşem bir organizasyondan az evvel çıktık. Contemporary İstanbul, dokuzuncu yılında; Türk Çağdaş Sanatı'nın dünyaya tanıtılması performansı ile parmak ısırttı.Sanatın çoşkusuna kapılarak, mutlu olduk. Uluslararası sanat ortamında gezinirken, sanat üretiminin sonsuzluğuna bir kez daha inandık. İstanbul, bir sanat başkenti olmuştur, diyorum. 22 ülkeden 520 sanatçı, 105 Galeri, eserleriyle Lütfü Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı'ndaydı. Üç ana salondan oluşan fuarı, arada mola vererek gezdik. Akbank ve 42 Maslak salonlarında soluk aldık. Gördüklerimizi sindirdik.
Özellikle son yıllarda olağanüstü bir dönüşüm geçiren; iki kıtanın ve iki denizin kol kola girerek dostluk ettiği İstanbul, coğrafyası gereği ne kadar özel bir yerdir, bilir misiniz? 5 bin 110 metrekarelik yaşam alanı olan İstanbul'un doğal yaşam alanlarında mükemmel bir zenginlik vardır. İstanbul'da tarihi ve biyolojik çeşitlilik izleri 400 milyon yıl öncesine dayanır. İstanbul sanata ana kucağı olmuş bir şehirdir. Kendini devamlı yenileyen, tüm dayatmalara rağmen sanatın farklılığını ortaya azimle koyan bir megakent yaşayanı olmanın ayrıcalığı ile anın tadını çıkarmaya çalıştık.
Aria Art Gallery ile fuara katılan Fabrizio Corneli'nin alümünyumu şekillendirerek, ışıkla duvara gölgesini çıkardığı desenler, gözümün önünde dans ediyor. Fabrizio'nun işleri, bence fuarın en iyi işleriydi. Mertim Gokalp'in, Osman Hamdi Bey'in kaplumbağa Terbiyecisi tablosundan öykünerek ortaya çıkardığı iş, fevkaladeydi. Ve kime ait olduğunu hatırlayamadığım, kırmızı kadın tablosu, aklımın duvarında asılı kaldı.
İçeceğimi yudumluyor, balığımı kuru soğanla tadlandırıp bir güzel mideye indiriyorum. Düşüncelerimden sıyrıldığımda etrafımda ki insanların güzel sohbetleri, neşeli gülüşleri mutluluk köşküme keyif veriyorlar.
İstanbul'da sanat üstü balık, beni yaşamanın dayanılmaz hafifliğine savuruyor...
|