Tünel'den inip İstiklal Caddesi'nden Taksim'e doğru yöneldiğim her sefer, önünden her geçtiğimde, Narmanlı Han'a durup bir bakarım. Bugün ki yalnızlığı, sessizliği beni hüzne boğar.
Sanatçılar yurdu Narmanlı Han, eski adıyla Narmanlı Yurdu, en eski adıyla ise Dersaadet Rusya Sefarethanesi; İstiklal Caddesi’nin Tünel’e kıvrıldığı noktada, İsveç Konsolosluğu’nun tam karşısında yer alır. Müeyyed Sokağı’na yuvarlak, yumuşak bir dönüş yapıp, Sofyalı Sokağı boyunca kıvrılarak devam eden, estetikten nasibini almış bir binadır. İstanbul Beyoğlu’nun vaktiyle en güzel binalarından biri olan Narmanlı Han'ın, yıkılabilir olduğunu duymak içimi ürpertti.
Narmanlı Han'ın maceralı geçmişini, Beyoğlu’nu gece gündüz demeden gezmeyi, yaşamayı seven babamdan dinlemiştim. Bedri Rahmi Eyüpoğlu, Aliye Berger ve Ahmet Hamdi Tanpınar gibi sanatçı ve yazarların barınağı olduğunu; beş ressam tarafından kurulan D Grubu'nun ilk sergisini 1933 yılında Narmanlı Yurdu'nun altındaki Mimoza Şapkacısı'nda açtığını anlattığını, hatırlıyorum. Sanatçıların stüdyo ve pansiyon olarak kiraladığı, sanat çalışmalarını yaptığı Narmanlı Han; eski ama öylesine onurlu bir şekilde köşeyi tutmuş ki... Sanki her şeye rağmen ayaktayım diyor, direniyor.
Tarihi Narmanlı Han, 1831 yılında inşa edilir. 1880 yılına kadar Rusya Büyükelçiliği sonra 1914'e dek Rus hapishanesi olarak kullanılır. Edirne Antlaşması sonrasında Rusya, yeni bir elçilik sarayına ihtiyaç duyar. Elçilik, yeni binanın inşaatı tamamlanıncaya kadar geçen süreçte, Narmanlı Han’ da hizmetlerini sürdürür. Burası Rus elçilik binası olarak kullanıldığı sırada bahçenin ortasında bulunan, içinde renkli balıkların yüzdüğü zarif havuzun, binanın ticaret merkezine dönüştürülmesinden sonra, hana gelen tüccarların at arabaları ve yük hayvanları içeri rahat girsin diye, doldurulduğunu duyduğumda üzülmüştüm. Benim hanın geçmişini öğrenip, kafamı uzatıp avludan içeriye baktığım zamanlar; havuzun yerinde akasyalar ve mor salkımlar yükseliyordu.
Narmanlı Han’ın kaderi Narmanlı Kardeşler’in binayı 1933′te satın almasıyla değişir. O dönem İstanbul’un ünlü tüccarları arasında yer alan Avni ve Sıtkı Narmanlı, binayı satın aldıktan sonra Eminönü’ndeki ofislerini hanın ikinci katma taşırlar. Narmanlılar, yüksek kira tekliflerine rağmen hanı tüccarlara vermek yerine uygun fiyata sanatçılara kiralamayı tercih ederler.
Narmanlı Han’ın avlusunun içindeki binalar hariç, dış taraf iki katlıdır. Üst kat, ağır ve büyük fil payelere oturur. Üst kata hem caddeden hem de tonozlu girişin köşesindeki merdiven çıkar. Tonozlu girişten sonra ortadaki bahçeye ulaşılır. Önceden havuzun bulunduğu yerdeki tek katlı bölüm dışında, bahçeyi çevreleyen yerleşim yerlerinin hepsi iki katlıdır. Giriş kapısının sağ ve solunda, daha önce at arabalarının bekleme yeri, sonraları ise dükkân olarak kullanılan kemerli bölümler bulunur.
Narmanlı, zamanla sanatçıların stüdyo ve pansiyon olarak kiraladığı, entelektüel bir cennete dönüşür. Ağır giriş kapısının sağındaki iki katlı dükkânların birinde şiirlerini yazan Bedri Rahmi Eyüboğlu, onun bitişiğinde Ulus gazetesine İstanbul'dan haber geçen'Neş'et Atay, ünlü Ermeni gazetesi Jamanak; üç odayı birleştirerek yaptığı atölyesiyle Heykeltıraş Dr. Firsek Karol ve Andrea Kitabevi... Narmalı Han artık sanatın hizmetindedir. Narmanlı Yurdu, giderek kültür ve sanat çevresindeki önemli isimlerin buluştuğu, fikir ürettiği bohem bir yer haline gelir. Türk plastik sanatlarının yeni geliştiği bu dönemde en büyük sıkıntılardan biri de sergi açacak mekân bulmaktır. Öyle ki, D Grubu sanatçıları, ilk sergilerini burada açarlar.
Narmanlı Han’ın cazibesini, Ahmet Hamdi Tanpınar, 1944-1951 yılları arasında bu binada kaldığı dönemde, "Mahur Beste", "Huzur" ve "Sahnenin Dışındakiler" romanlarını, deneme türündeki "Beş Şehir"i, Tevfik Fikret, Namık Kemal ve Yahya Kemal antolojileri gibi önemli eserlerini yazarak; en üretken yıllarını geçirdiği odasından, günümüze kadar taşır.
Beyoğlu 2. noterine ev sahipliği yapmış olan Narmanlı’da, elliye yakın kedisiyle Meral Hanım yaşar. Noter taşınır. Meral Hanım’dan sonra kediler de Narmanlı’yı terk eder. Bugün, İstanbul’un orta yerinde, en hareketli semtinin, en gözde yerlerinden birinde; içinde bir dönem sefirleri, sanatçıları ağırlayan Narmanlı Han'ın bahçesinde artık hüzünlü mor salkımlar da açmaz olur. Han, sahipsizliğine boynu bükük, derin bir sessizliğe bürünür...
Narmanlı Han yıkılmamalı, aslına uygun olarak restore edilmeli… Kültür sanat merkezi gibi olmuş, tarihin önemli bir bölümüne tanıklık etmiş bu duvarların içinde, yine sanat olmalı, sanat konuşulmalı, sanat yapılmalı diye düşünüyorum. Sanatın çok önemli bir bölümünün hayat bulduğu İstiklal Caddesi’nde, yepyeni ışıldayan bir kültür merkezi yükselebilir.
7 Nisan 2015 de Galatasaray, ArkeoPera’da açılan ‘’Narmanlı-Bedros-Renk-Bellek ‘’ sergisi, 184 yıllık geçmişi unutulmuş, Narmanlı Han’ı anlatıyor. Arkeopera’nın yazma, kart, fotoğraf, belge, anı ve desenleriyle oluşturulan bu sergi süregelirken; uzun zamandır değinmeyi düşündüğüm Narmanlı Han geçmişini, sizlerle paylaşmak istedim. Eğer İstanbul sevdalısı iseniz, 21 Nisan 2015 tarihine kadar sürecek bu sergiyi geziniz ve Narmanlı Han tarihine tanıklık ediniz, derim.
|