2015 haziran, tarihsel olarak konulara ve insanlara değinelim bugün.
Zamanın uçsuz bucaksız trendinde ilerlerken aslında hangi tarih diliminde ve mekanında ne oldu..!?
Pastırma sıcaklarımı başladı, ilkbahar esintilerimi çıktı yoksa muson yağmurlarımı daha ehven diye bir düşünelim bakalım..!
Eeee o zaman ne yapacağız. !
Sürmanşetten dedikodu...
Öyle bir ehveni şerlerle uğraşıyoruz ki..?
Hani ne denir, kel başa şimşir tarak olsa ne yazar...
Sürekli bir şeyleri iyi mi kötü mü diye tartmaktan inanın, feleğimiz şaştı.
Ekonomik dar boğaz GDO’nun (geriletilmiş değerler odağının) düzelmez batağında daha bi tatsız tutsuz,
Kinin ve nefretin son kerteleri ise tüm duygusal verilerimizi tahrip edip , enkaz bırakarak yoluna geleni yıkıp geçmekte.
Birde şu dedikodu...!
Sürekli aynı kelimeyi infial halinde , yaşamaktayız aslında.
Başka birşey yok hayatlarımızda.
Tüm olgunlaşmayan değerler manzumesi içinde yerlerde sürünmekten, başımızı hangi doğru yada güzel yöne çevireceğiz bilemiyoruz.
O kadar çok laf cambazlığı ve ortamı geren hallerden sonra inadına yaşamak der gibi, değil miyiz?
Tüm olana gülüp geçebilmek zor olmaya başladı.
İster kabullenin , ister kabullenmeyin tüm insan hakları bir yana,birde kadın haklarının sürekli al gülüm ver gülüm zincirinde örselenmesi , hani ne derler tümden gerilmemize ve nefes almakta güçlük çekmemize sebep olmaya başladı.
Duvara toslasak ancak bu kadar olurdu.
Sosyal yaşamlarımızı el yordamı ile düzenlemeye çalışırken katı kurallardan çıkıp bir halden bir hale geçerken birde baktık ki, sıvı hale geçmeden gaz olup uçmusuz...
Tüm toplumsal algılama ve sezinlemelerimiz bu gidişle foslayacak.
Neden mi ..?
Zira dedikodu temelli bir hayat tarzını hücrelerimiz içselleştirdi mi ne?
Beynimiz güdümlenmekten bir yana,öff be nöronlarım anlayamamaktan zorlanıyor, protein karbonhidrat dengesi yerle yeksan.
Gele gele dayatılmış , bastırılmış duygu ve düşüncelere ulaşınca..! ,
Hadi beee... biz bu değiliz demenin zamanı gelmedi..Mİ...?
Hani komik bişey daha ekliim..de...gülün bari, haliniz kaldı ise.
Uyan, uyan derken o kadar çok –uyanık arasında, uyanıp dolanabilmek bile başlı başına bir meziyet olmaya başladı.
Üstüne üstlük tüm bilgi dağarcığımız bir dedikodular yumağında yuvarlanırken,
Pazara giderken dimyattaki pirinçten olmak var mıydı...dedirtecek cinsinden...
Şu dedikodu meselesi hani ne denir, tüm zamanların en tarihsel olayı gibi...
Sizce...?
|