Suların yükseldiği sırada Nil Kıyısında bir sırtlan ile bir timsah karşılaştılar, durup selamladılar birbirlerini.
Sırtlan konuştu ve dedi ki,- Günleriniz nasıl geçiyor efendim, Ve timsah cevapladı, -Kötü geçiyor,
Gün oluyor acılarım ve hüznüm ağlıyor içimde ve diğer yaratıklar diyorlar ki; ‘’Bunlar yalnızca timsah gözyaşları ‘’ ve bu beni her sözün ötesinde yaralıyor.
Ve sırtlan şöyle cevapladı; Acınız ve hüznünüzden söz ediyorsunuz ama bir an için beni düşünün?
Dünyanın güzelliğine, harikalarına, mucizelerine bakıyorum ve sadece iyi niyetle günün güldüğü gibi gülüyorum.
Ve ormanın insanları diyorlar ki; ‘’Bu yalnızca bir sırtlanın gülüşü.’’
Kıssadan bir hikaye... Size neler anlattı ya da hatırlattı.!
Söylemek gerekirse , aynı zamanda gözyaşı ve kahkahanın insani değerlerden olduğu gerçeğini ve bir kere daha üstüne üstlük gündelik yaşamda çok karşılaştığımız durum tasvirinden çok daha can alıcı bir iletişim formülü olduğunu değil mi?
İletişimde en önemli değer galiba dürüst olmak ve karşımızdaki kişide güven geliştirmek.
Ezbere gözü kapalı girdiğimiz ilişkilerde sonuç hüsran olmasın istiyorsak, değerlendirmeye alırken ve karşılaştığımız kişileri irdelerken çok fazla yargılamadan, bulunulan ortamı da göz ardı etmeden sağ duyulu ve adil bir karar verelim.
Zira zaman ve mekanın değişen ve gelişen öncelikleri ile birlikte sadece dışarıdan yüzeysel bakarak sonuca gitmek, gerçekleştirmek istediğimiz olaylarda, işlerde, insanlarda ters tepebilir. Yada çok can acıtabilir.
YARDIMLAŞMANIN PÜF NOKTASI
Gündem konumuz yardımlaşmanın, elimizdekini paylaşmanın, sevgiyle birbirimizin elinden tutmanın önemi ve yüreğimizi ortaya koymanın değeri, tabii ki tartışılamaz.
Yaratıcı müdahaleler olarak değerlendirdiğim çeşitli yardımların amacı; insani temamızı aydınlatan, yüreklendiren, yoksulu ve ihtiyacı olanı sevindirdiği gibi, ulaştırılan emeği bir teşekkür kadar sıcak ve bitimsiz olarak dillendiren ve kalben dinlenmemizi, ruhumuza huzurun yayılmasını temsil eden bir yüce anlayıştır.
Elimizden geleni ardımıza koymamamız için , yapmış olduğumuz iyilik her ne olursa olsun, ki bu bir öğrenci okutmak, bir kişinin karnını doyurmak, evinde bir ihtiyacını gidermek, bir hastanın elini tutmak yada başını okşamak, bir küçükle oyun oynamak bile.,v.s., karşılık beklemeden yaptığımız her davranış hem bize hem yardım ettiğimiz kişiye bir gülüş, bir mutlu düşünüş, bir hoş seda olarak geri döner.
Ne mutlu ki; bizler tüm iyi niyetimizle toplumsal barış, huzur için varız ve yaratıcının müthiş katkıları ile yürekli ve benzersiz olmaya adayız.
İşte; her kim ki, yüreğini ve gönlünü yardım etmeğe, dostluğa, insanlığa, kardeşliğe vede birliğe teslim ederse ona ne mutlu.
Kadınlarımız dedik; her alanda, her boranda vede her yerde,Yardımlaşmanın , toplumla bir olmanın temin edildiği her planda.
Saçını süpürge etmeden, boynunu bükmeden,ağlamadan,sızlamadan, yorulmadan, incinmeden,kırılmadan,
Giderek daha güçlü, daha insaflı,daha özverili,daha özellikli vede daha insancıl.
Kadınlarımız hiçbir korkuya yada çekinceye mahal bırakmadan sadece iyi niyet ve mutlu etmenin, sıcacık bir gülümsemenin peşinde.
Yalnız ailesi için değil komşusu,akrabası, dostu,arakadaşı ve ihtiyacı olanın tam yüreğinde.
İçindeki güzellik ateşi ile sarıp sarmaladığı inayeti ile her bir çocuğun,kimsesizin tam da kalbinde.
Başka söze gerek yok.
İstatistiki bilgilere dönersek, yardımlaşma yapılması konusunda kadınlarımızın yüksek oranda önceliği alduığıda görülecektir.
Günümüz Türkiye’sinde kadınlara yapılan ayrımcılığıda bu nispetle belirtmekte yarar görüyorum.
Kadının emeği, doğumu,çalıştığı işte hatta evinde ücretlendirilmesi vede sağlığı,diğer cinsiyet tarafından kah onere edilerek, kah yerilerek topluma hatırlatılmaktadır.
Kadınlar 5. Aralık. 1934’te Atatürk’ün verdiği ‘’Seçme ve Seçilme Hakkı’’nı Kuruluş Savaşı’ndaki yoğun katkı ve emekleri ile elde etmişlerdir. Tabii bu özveriyi değerlendiren, ileriyi gören bir lidere sahip olmalarıda bu konuda bir tesadüfe yer bırakmamaktadır.
Haklarına sahip çıkan, toplumsal uyanışta, toplumsal barışta yerini ve yurdunu bilen,öncelikle kendini bilen, edepli olan her varlık gibi Kadınında önemi ve yüceliği alkışlanmalıdır.
ÖTEKİ ZIT YANIM
Gelgelim öteki zıt yanım,
Sanki birşey olmamış gib,i
Ortalık güllük gülistanlıkmış gibi,
Neşelenmek, eğlenmek ve gülmek istiyor.
Daha ne olsun...
Herşey durgun suya atılan bir taş gibi,
Dalga dalga yayılan,
Her tarafa sirayet eden,
Bir kasvetin ve vurdum duymazlığın işgalinde.
Nereye tutunsakta ayağa kalksak,
Bir nefes almak için hangi,
Bağa, bahçeye çıksak.
Şöyle uzansakta, hayatımıza uzaktan baksak.
Zihnimizde bir boşluk yaratmak,
Düşünceye ve mecale bir ara vermek için,
Sadece sağlık ve yaşamın kutsallığı adına,
Oyalansak, biraz daha yaşamdan hoşnut olsak.
Öteki zıt yanım beni zorlarken,
Haydi, bırak bu yeis , bırak bu kederi,
Kasvet, yangın yeri gibi isli düşünceyi
Durma gülümse ve mutlu ol derken,
Ne zor şu hayatta rol kesmek,
Hem rol keseceğiz , hem rol alacağız.
İkisi bir arda olmuyor,
Be kardeşim olmuyor.
Kimi gidiyor yalnızlığın,
Saplantılı tuzağında oynamaya,
Rol kapmaya ve yeni bir yön bulmaya,
Kimi dönüyor bu safsatanın,
Bıkkınlığın uzak sahnesinden,
Rolünü tam olarak anlamadan.
Bağır bağıra bildiğin kadar,
Sorgula ve yargıla,
Safsatanın ve geçmişin koyu karanlığında,
Yoluna çıkan dikenlere aldırmadan,
Yaralarına, berelerine acımadan.
Gelgelelim öteki zıt yanım,
Sanki birşey olmamış gibi,
Ortalık güllük gülistanlıkmış gibi,
Yeniden ve yeniden başlamak,
Neşelenmek, eğlenmek ve gülmek istiyor.
G.R.
|