Zaman, harcadığımız en pahalı değerdir. Dün tecrübe defterine kaydolurken, yarınlar planlanır. Oysaki bugün yaşanmalıdır.
Bir bayram sabahına daha uyandık. Hayatın yoğun temposuna ayak uydurmak için koşarken, bayramlar yetmeyen zaman içine sıkışmış, sürpriz aralıklar olarak karşımıza çıkıyor.
Eski bayramlar demeyeceğim, asla; çünkü geçmişe takılı kalarak yaşamak derdi olmayan bir kişiliğim var. Gelecek içinde umut saklar, vaad eder. Değişen ekonomik şartlara ayak uyduran yaşam biçimleri, bizleri de yenilenmeye mecbur kılıyor. Kısır döngüde zorunlu olduğumuz günlük işler potansiyelinde, sosyalleşmeyi kaçırır olduk. Hele evli, çocuk sahibi iseniz; birde çalışıyorsanız, bayramlar tabi ki ailenin nefes alması için gerekli tatillere dönüşüyor.
Ailenin tüm fertlerinin bir büyük evinde toplanarak bayram kutladığı zamanların insanıyım. Ki o zamanlar İstanbul’un trafik derdi yoktu. Boğaz köprüleri de yoktu. Rahat yolculuk edilirdi. Büyük kardeşin evinde cümbür cemaat toplanılır, herkes birbiriyle bayramlaşır, görüşür; en iyi dileklerini iletir, birbirinden haberdar olurdu. Bayramın diğer günler ise ailenin gezme günleriydi.
Zorunda olmak, ortak sorunu dar zamanlara çok iş sıkıştırmak olanlar için, kabusa dönüşebiliyor. Oysaki zaman, yapmak zorunda olduklarımızla, yapmak istediğimiz şeyler arasında sıkışıp kalma zamanı değil. Geriye alamayacağımız zamanı en güzel şekilde yaşamak, sevdiklerimizle, arzu ettiğimiz çerçevede birlikte keyifli anlar geçirebilme zamanıdır.
Her gün özeldir. Bayram kutladığımız günler daha bir özeldir. Hayatı biraz daha kolaylaştırarak; ulaşamayacağımız sevdiklerimize, büyüklerimize, bir telefon, bir buket çiçek ya da küçük bir kutu şeker göndererek gönüllerini almayı bilmeliyiz. Bayram öncesinde yapılan kısa keyifli ziyaretler ya da bayram sonrasına kaydırılan buluşmalarla da gönüller alınabilir, değil mi?
Günümüz şartlarında her şeye yetmek mümkün olamıyor. Zorunlu hissetmek duygusunun kıskacından kurtulmak, gerekiyor. Tabi ki sonradan yapmadığımız davranışların üzüntü kıskacında kıvranmak hatasına da düşmekten de sakınmalıyız. Ama iş yaşamının bizleri yorgun, hayattan bezgin, isteksiz insanlara dönüştürmesine izin vermeden; önceliklerimizi sıralamak gerekiyor.
Günümüz şartlarında ilişkilerde kusursuz olmak imkansız, gözüküyor.
Mükemmelliyetçi olmayı görmezden gelip, hoşgörü, sempati, empati duygularımızı geliştirerek, huzura odaklanmak; hayatımızı genişletip, kusurlarımızı affedilebilir kılmak; sevgiyle, şevkatle yaklaşmak; güleryüz ve tatlı dilden asla vazgeçmemek, gönül almayı bilerek yaşarken; zaman içinde gönlümüzün götürdüğü yere gitmek, mümkündür.
‘’Zaman, içinde fırsatların bulunduğu, fırsat da içinde zamanın bulunmadığı şeydir’’ der Hipokres.
Her gün özeldir, bayramlar daha bir özeldir. Şeker gibi bir bayram, sevdiklerinizle gönlünüzce keyifli zamanlar dilerim.
|