O gün huzur evine gelen kadın 96 yaşındaydı.
Bembeyaz olmuş, iyice azalmış bir tutam saçını siyah firketelerle başının üstüne özenle tutturmuştu. Küçük, ağır adımlarla kapıdan girdi. Zayıf ve kısa boyluydu. Mağrur bakışları, kendinden emin duruşu, hafif makyajı, dudaklarının kenarında ki gülümsemeyle birleşince ortaya çıkan görüntü; kendisinin huzur evinin bir görevlisi olduğunu düşündürebilirdi.
Odasının hazır olduğu söylendiğinde, beklerken ne kadar zaman geçirdiğinin farkında değildi. Sedef kakmalı bastonuna dayanarak yerinden doğrulurken, yüzüne tatlı bir gülümseme yayıldı. Kendisine eşlik eden hemşire, huzur veren sesiyle ‘’Odanız yemyeşil bir koruya bakıyor. Sevdiğiniz rengi belirtmiştiniz, perdelerinizi o renk hazırladık’’ diye anlatırken; kadın geçmişini hapsettiği yeşil gözlerini kırpıştırarak ‘’Ben o manzarayı severim ve o perdeleri de’’ dedi.
Hemşire şaşkın yüz ifadesiyle ‘’ Ama daha o perdeleri görmediniz’’ derken gelen asansörün kapısını açtı. Bindikleri asansörün hafif bir sarsıntısıyla bastonuna daha sıkı sarılan kadın ‘’ Bu benim görmemle ilgili değil, bundan sonra yaşamımı sürdüreceğim yerden hoşlanıp hoşlanmamam, odanın biçimi, manzarası, mobilya düzeniyle ilgili değil’’ diye mırıldandı.
Kadın, odaya girdiklerinde, camın önündeki koltuğa oturup sırtını dayadı. Derin bir nefes aldı. Hemşirenin gözlerine bakarak, sözlerine devam etti. ‘’Bakınız, mutluluk beynimiz tarafından belirlenir. Mutlu olma kararını doyumsuz doğamız değil, akılcı bilgilerle donattığımız beynimiz verir. Her akşam uyumadan ve her sabah uyandığımda uzun uzun düşündüm. Ben zihnimde bundan sonra yaşayacağım hayatı düzenlemiş ve seçimimi yapmış olarak buraya geldim.’’ Diyerek içini çekti.
Bastonunu dikkatle yanındaki konsola dayayan kadın, hemşirenin meraklı bakışlarına gözlerini odaklayarak ‘’ Benim seçme hakkım var. Her insanın seçme hakkı var. Bütün günümü ağrıyan beden parçalarımın sıkıntılarına kulak vererek mutsuz; ya da zor da olsa yatağımdan çıkıp, kendime çeki düzen verip, çalışan beden parçalarıma şükrederek geçirebilirim. Nefes aldığım her an bana hediyedir. Gözlerimin gördüğü her an ise bir mucize…
Her yeni gün bana bayramdır. Artık yaşadığım günlerde biriktirdiğim mutlu anılarım yaşam sebebimdir. Biliyor musunuz? Benim ‘Mutluluk Mevduat Hesabım’ var.’’
Hemşire şimdi diğer koltuğa oturmuş, bu narin akıllı, yaşlılığın güzelliğine sahip, nadide kadını soluğunu tutarak dinlemektedir. Kadın yaşamının bundan sonrasını sürdüreceği odayı gözden geçirirken ‘’ Yaşlılık banka hesabı gibidir. Yaşlılıkta Mutluluk Mevduat Hesabı’ndan çekersin. Tabii ne yatırırsan onu çekersin. Yatırdığın mutlu anılarından çekersin. Tavsiyem şudur ki, gençken bu hesaba bolca mutluluk yatırmak, ihmal etmemek gerekir. Ben hala o hesabımdan mutluluk çekmekteyim.’’Dedi.
Huzur evi ailesinin 96 yaşındaki yeni ferdini yeni yaşamına yerleştiren 26 yaşındaki hemşire; dışarı çıkıp oda kapısını kapattığında, kendisine bir ‘’Mutluluk Mevduat Hesabı’’ açmıştı.
|