Evimin bir köşesinde duran 3 poşet dolusu giysi devamlı gözüme ilişiyordu. Torunumun küçülmüşleri, yıkanmış ütülenmiş; epey zamandır o poşetlerde bekliyordu. Amacım bunları gerçekten ihtiyacı olan çocuklara ulaştırmaktı.
İç sıkıntısıyla oturduğum bilgisayarımın başından, sevinçle fırladım. Mail kutuma gelen ileti ‘’Kadıköy Açık Gardrop’’ hakkında bilgi veriyordu. Belli merkezlerde ki gardroplara bıraktığımız, kullanmadığımız eşyalarımıza; ihtiyaç sahipleri aracısız olarak ulaşabiliyordu. Zaman kaybetmeden en yakınımda ki Açık Gardrop noktalarından birine giderek, elimdekileri raflara düzennli bir şekilde bıraktım.
Hemen orada ki çay bahçesine oturarak, takibe başladım. Çok geçmeden, iki küçük çocuğuyla dolabın önüne gelen bir kadın, içlerinden çocuklara uygun olanları seçerek aldı. Hele ki küçük olanın ayakkabıları hemen ayağına giyerek, sevinçle zıplaması beni öylesine duygulandırdı ki; akan gözyaşlarımı, gözlüğüm ardında zor gizledim.
Ve bu kolaylık için İstanbul, Kadıköy Belediyesi’ne bir teşekkür maili göndermeyi de unutmadım. Sonra araştırdığımda, yurt genelinde belediyelerin bu tip çalışmaları olduğunu öğrendim.
Sözüme, yaşadığım bir gerçeklikle başlamak istedim çünkü günümüzde Medya, her konuda olduğu gibi, yardımlaşmada da başrol kapmış durumdadır.Toplumlarda teknolojik gelişimin çok hızlı bir şekilde yol almasının sonucu, kitle iletişim araçları günlük hayatımızın, hem de hızlı iletişimin bir parçası oldular. Bilgisayarlar, İnternet (e-posta ve diğerleri), telefon, radyo, televizyon, uydular en önemli iletişim araçları olarak hayatımızda yaygın olarak yerlerini aldılar. Medya işte bütün bu kitle iletişim araçlarının hepsini kapsamakta... Haber alma, toplumsallaştırma, motivasyon, tartışma, diyalog, kültürel gelişim, eğitime destek, yardımlaşma, spor, eğlence yayınlarıyla yazılı ve sosyal medya; günümüzde bütünleştirme ya da ayrıştırma görevini en güzel şekliyle başarıyor. Kitle iletişim araçları kaynaktan uzakta bulunan, birbirlerinden de ayrı olarak konumlanmış çok sayıda insanla aynı anda ilişki kurup, kitle iletişimini başarıyla gerçekleştiriyor. Aktivasyon, etkileşimli iletişim, sosyal medyanın gücünü daha da bir ortaya koyuyor.
Uzay teknolojisinin, hayatımıza girmesiyle, internet dünyasında; bilgisayarların iletişim gücünün, etkisiyle bizler artık bilgiyi herhangi bir aracı kişi olmadan doğrudan kaynağından öğreniyoruz. Çeşitli yerlerden çıkan sesler, dünyamızın her yanına, saniyelerle, büyük bir hızla ulaşıyor. Bu noktada çok açık ve net biçimde, basılı medyanın artık sosyal medyanın ardına düştüğünü görüyoruz. Şu an evde, işte, seyahatta nerede olursak olalım, ipadlerimizden, akıllı cep telefonlarımızdan; Face, İnstagram, Twitter yoluyla ‘’oan’’ kendimizi dünya olaylarının içinde bulabiliyoruz. Medya cebimizde, akıllı cep telefonlarımız artık en etkili iletişim yolumuz oldu.
Sadece televizyonların etkisine baktığımızda dahi, büyüleyici rakamlarla karşılaşıyoruz. Yerel, ulusal, uluslararası televizyon kanalları, bugün neredeyse dünyanın her yerinden izleniyor. Politikalar, ideolojiler, yaşam biçimleri, popilist yayınlarla, insanların ilgisini çekerek, evlerimizin yaşam odalarına kadar, rahatlıkla giriyor.
Sosyal ağlar, paylaşım kolaylığıyla, sivil toplulukların örgütlenme maliyetini düşürüp, hızını arttırarak; çalışmalara etkili bir ivme kazandırıyor. Çabuk ve kolay organize olabilmek, bireyler arası iletişimin artması, fikirlerin hızla yayılması, sosyal gerçeklere kolayca ulaşabilme imkanı, organizasyon-iletişim maliyetlerinin düşmesiyle; sosyal ve siyasi olaylara anında reaksiyon göstermek, bilgisayarlarımızla ve akıllı telefonlarımızla ‘’Tek Tuş’’ a dönüşmedi mi?
Bugün, teknolojik gelişmelere paralel olarak, artık sosyal ağları kullanan devlet, siyasi ve sosyal kurumlar, amaçlarına ulaşmada geleneksel medya araçlarıyla iletişim kurmaya çalışanlara göre çok daha ilerideler. Fikir paylaşımı yapabilen ve sosyal medyayı bir iletişim aracı olarak kullanabilenler için sosyal ağlar, sosyalleşmenin merkezi durumuna geldiler.
Gür ses çıkarabilmek, kararlar alabilmek, tepki göstermek için kolayca ve her an bir araya gelebildiğimiz sosyal medya sayesinde; herhangi bir konu, olay, karar, bildiri ya da kanun hakkında çeşitli anketlere katılıp politikayı şekillendirebiliyoruz.
Yapılan araştırmaları incelediğimizde, Türkiye’de internet kullanıcılarının %72,7’si internet kullanmaktaki ilk amaçlarının çevrimiçi haber, dergi ve gazete okumak olduğunu söylüyorlar. Yine aynı internet kullanıcılarının %50,8 i de internet üzerinden politik ve sosyal konuları takip ettiklerini ve paylaşımda bulunduklarını belirtiyorlar.
Dünyada, insanlığın büyük bir kısmının sosyal medya üzerinden takibi, yazışmayı, okumayı, iletmeyi benimsemiş durumda olduğunu açık olarak görüyoruz. Sosyal Medya, bazı zamanlar ciddi bilgi kirliliğine sebep olsa da, haber alıp-verme, yardımlaşma konularında alışkanlıklarımızı temelinden değiştiren bir etkileşim aracı oldu. Dünyada herhangi bir olay meydana geldiğinde, haber akışlarına bakarak, haber kanallarından anlık bilgilere ulaşıyoruz.
Üstelik bu değişimin sosyal ilişkilere bakan bir yönü de var ki, fazlasıyla umut verici...
Duyuru, farkındalık, iletişim, etkileşim, kitlesel hareketler yönüyle baktığımızda; sosyal paylaşım sitelerinde, internet üzerinden oluşturulan yardım kampanyalarındaki başarı; yüzümü güldürüp, yüreğimizi ferahlatarak, insanlığa dair umutlarımızı korumamıza yardımcı oluyor.
Varoluşumuzdan itibaren doğal afetler çok büyük yıkımlara, onarılmaz can ve mal kaybına neden olmaya devam ediyor. Her yıl milyonlarca insan afetler ve felaketlerin sonuçlarıyla karşı karşıya kalıyor. Ancak... Gelişen teknolojinin hızlı gelişimi, doğal afetlerin yıkımını ortadan kaldıramamış olsa da, alınacak tedbirler ve afetler sonrasındaki girişimler konusunda hızlı ve kolaylık sağlayan en önemli iletişim aracı konumunu koruyor. Özellikle feleketler ve afetlerde medyanın; halka gerçek, yerinden, en kısa zamanda bilgi aktarma hızı; çift yönlü iletişim olanağı sağlayan sosyal medya işlevselliği, geleneksel medyaya göre bu durumlarda öncelik kazanıyor.
Medyanın doğal afetlerdeki işlevleri ve etkileri üzerine birçok örnek verebiliriz.
Hatırlayalım... Van Depremi sonrasında, ‘’#EvimEvindirVan, #vanicintekyurek,
#vandayanisma ’’ etiketleriyle, Twitter'da başlayan sosyal kampanya sayesinde bir çok aile evini, yurt genelinde depremzedelere açmıştı. İnsanların, evsiz, işsiz, üst-başsız kaldığı, acı kayıplarının olduğu sırada,Türkiye’de gördüğümüz bu sosyal medya kaynaklı yardımlaşma, unutulmaz ilkler arasında yer alıyor. 2011 Van Depreminde sonrasında olduğu gibi sosyal medyanın sağladığı etkileşim, duyarlılığı arttırmakta ve yardım kampanyaları başta olmak üzere, toplumun en kısa sürede organize olunmasını mümkün kılıyor.
Hatırlayalım... Amerika, Boston'da patlayan bombalar sonrasında, toplu taşıma seferlerinin iptal edilmesiyle zor durumda kalan turistlere yardım için, Google Döküman (Docs) servisinde herkese açık bir liste oluşturulup adları yazıldı. İhtiyaç duyanların kalabileceği evlerin, uzun bir listesi oluşturularak, paylaşıldı. Liste hala internette duruyor. İsteyen göz atabilir. (http://bit.ly/17grrqe) Kimisi evinde boş bir kanepesi olduğunu yazmış, kimisi kalabalık bir aileyi misafir edebileceğini; duş-yiyecek verebileceğini beyan ederek, o an; onlarca Amerikalı, teknolojiin nimetlerini kullanarak zor durumda kalanlara yardım elini uzatmışlardı.
Dünyadan ve ülkemizden bu gibi örnek olarak verebileceğimiz, çok sayıda olay var.
Bizler hayatlarımızının bu kadar içine giren, böylesine vahim durumlar ve elim olaylar karşısında duyarsız kalamıyor; ülkemizin en uzak köşesinde ya da dünyanın öbür ucunda, insanların acılarını yüreğimizde hissederek, elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz.
Yardımlaşma ve medya bağlamına gelirsek, toplumun olası afetlerde olduğu gibi, yoksulluğa karşı da bilinçlendirilmesinde medyanın büyük önemi vardır. Medyanın aynı anda çok geniş bir alıcı kitlesine yönelebilmesi, çok yönlü olarak eğitici bir işlev taşıması, yurttaşların yoksulluk konusunda da bilinçlenip önlem almasında büyük rol oynamaktadır.
Yoksulluğun bir numaralı çaresi iyi bir eğitimdir. Bu konuda önceliğin, bilinen bir gerçeğin, ailenin can damarı olan kadının eğitimi olduğunun bir kez daha altını çizmek gerekir.
Hatırlayalım...Birleşmiş Milletler Ülke Ekibi, kız çocukların eğitiminin ‘’ Birleşmiş Milletler Kız Çocuklarının Okullulaşmasına Destek Kampanyası‘’ ya da ‘’Haydi Kızlar Okula!’’ başlığı ile başlatmış. Kampanya, 2003 yılı Haziran ayında Van ilinde Carol Bellamy ve Milli Eğitim Bakanı Dr. Hüseyin Çelik tarafından start almıştır. Uygulayıcılar görsel malzemeler, rozet ve video gibi tanıtım materyalleri, afiş, broşürler hazırlamış; son derece basit bir logonun ve sloganın kullanılmasıyla, hedef kitlenin ve genel olarak kamuoyunun dikkatini çekilmiştir.
Yazılı, görsel ve elektronik medya ‘’Haydi Kızlar Okula! ‘’kampanyası için ülke ölçeğinde ve yerel düzeyde harekete geçirilerek; kamuoyunun duyarlılaştırılması yolunda çok önemli adımlar atılmıştır. Ünlüler ve toplumca tanınmış kişilerle TV spotları hazırlanmış; bu spotlarda Milli Eğitim Bakanı, Diyanet İşleri Başkanı ve Başbakan bizzat yer almışlardır. Bu da, en üst düzey karar vericilerin kampanya hedeflerine yönelik kararlılıklarının bir göstergesi olmuştur. Sosyal paylaşım sitelerinde yer alan tanıtımlarla, bilgilendirme, yol gösterme yapılmış; ulaşım kanalları verilerek, başarıya giden yol yakalanmıştır.
Medya Takip Merkezi adını duymuşsunuzdur. Kurulduğu ilk günden bugüne, kurumsal sosyal sorumluluk bilinciyle hareket eden MTM, topluma yarar sağlayan sivil toplum kuruluşlarına verdiği desteklerle bu kurumların başarısını arttırma amacıyla kurulmuştur. Çevre, eğitim ve sağlık başta olmak üzere pek çok farklı alanda sosyal sorumluluğu kurum kültürünün bir parçası olarak konumlandıran Medya Takip Merkezi, bu sorumluluğunu süreklilik ve verimlilik ilkelerini ön planda tutarak yerine getirmektedir.
Medya Takip Merkezi ‘nin kurumlara özel çözümler çerçevesinde sunduğu “Kurumsal Arşiv” yazılımı, kurumların medya arşivlerini kendi bünyelerinde tutabilmelerine olanak sağlar. Bu servisten yararlanan şirketler, MTM tarafından eklenecek küçük bir yazılım yoluyla; arşiv, kolay ve hızlı filtreleme olanaklarıyla müşteriye büyük kolaylıklar sağladığı gibi, verimliliğin artmasında da önemli bir rol üstlenir.
Medya Takip Merkezi, TOÇEV’e, 2005’den beri basın takibi ve TV takibi hizmetlerini sunarak medya iletişimlerinin takip edilmesi ve kontrol altında tutulması noktasında katkı sağlamaktadır. 2009’dan beri çevreye desteğiyle takdir toplayan Tema’nın medya iletişimini kolaylaştırmak için Medya Bilgi Rehberi( MBR); medya yansımalarının takip edilebilmesi için ise gazete, dergi, TV mecralarının takibini sunmaktadır.
2000 yılından beri faaliyet gösteren Bir Dilek Tut Derneği 3 ile 18 yaş arasında ve yakalandığı amansız hastalık sebebiyle hayatta kalma mücadelesi veren hasta çocukların dileklerini yerine getirebilmek, bu konuda toplumsal sosyal dayanışma, yardımlaşma yaratmak amacıyla hareket ederken; basın yansımaları konusunda Medya Takip Merkezi desteği almaktadır.
1997 yılından beri kadının siyasal alandaki rollerini arttırmayı hedefleyen Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği yani KA-DER’de; 2007’den beri basın takibi, TV takibi ve elektronik basın takibi konularında destek alan sosyal yardım kurumlarındandır.
MTM, 2007’den beri de Lösemili Çocuklar Vakfı, LÖSEV’in basın ve TV’de yer alan haber ve reklam yansımalarını raporlayarak; kurumun medya iletişimini desteklemektedir. Türkiye Kas Hastalıkları Derneği (KASDER), Özürlüler Vakfı; Türkiye İşitme ve Konuşma Rehabilitasyon Vakfı (TİV), Medya Takip Merkezi desteği almaktadır.
Devlet, sosyal hizmetler kapsamında; yiyecek, konut, sağlık, eğitim, alt yapı, çocuk, gençlik, kadın ve özürlülere yönelik yatırım ve uygulamaların genişletilmesi ve tüm bireylerin sosyal güvenlik hizmetlerinden yaralanmasını sağlamak için; medya yoluyla mutlaka halkı bilinçlendirmelidir. Hükümetlerin ve sivil toplum örgütlerinin yoksulluğun önlenmesi için gerek kendi kulvarında, gerekse birbirleriyle işbirliği halinde yoğun çaba göstermeleri ve üzerlerine düşen görevleri yerine getirmeleri; yeni fikirlerle medya tanıtım, bilgilendirme, farkındalığı arttırma çalışmaları yaparak, yoksullukla mücadelede medyanın rolünü benimsemeleri gerekmektedir.
İnsanın onurlu ve insanca yaşamasını sağlayacak yardımları yapma, sosyal refahı sağlayacak önlemleri alma, sosyal devlet olmanın gereğidir. Sosyal Devlet, bireyleri zor durumlarında, yardıma ihtiyaç duyduklarında koruyan ve onlara gerekli imkanları sunan devlet anlayışıdır. Sosyal devletin bireyleri türlü tehlikelere karşı koruma ve refahını sağlama görevi olduğuna göre; yoksul bireylere öncelikli korunacak, yardım edilecek ve refahı arttırılacak bireyler olarak sosyal devlet açısından ön plana çıkmaktadır.
Bir ülkede muhtaçlık-yoksulluk sorunları çözümlenmeden sosyal refah devleti düzeyine ulaşmak mümkün değildir. İnsanın onurlu ve insanca yaşamasını sağlayacak yardımları yapmak, yoksulların ihtiyaçlarının karşılanması, sorunların çözümlenmesinin, sosyal devlet uygulamalarında öncelikli hedef ve görev olarak görülmesinin dayanağı; insan haklarıyla da ilgilidir. Yoksulun da diğer bireyler gibi yaşaması hakkını, sosyal devlet öncelikli gözetir. Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Teşvik Fonunda toplanan kaynağın ülke çapında ihtiyaç sahibi vatandaşlara nakdi-ayni olarak dağıtılması; bu kanunun amacına uygun etkin çalışmalarda bulunmak üzere her il ve ilçede kurulan Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları , medya iletişim kaynaklarını kullanmayı, birinci madde olarak benimsemeli, hız vermelidirler.
Yoksulluk daima insan topluluklarının en zalim sorunlarından biri olagelmiştir. Biz Türkler tarihimizin her döneminde yoksulların acılarına merhem olmayı görev saymışızdır. Cömert, paylaşımcı bir ulusun geleneklerini bugünlere de taşıyarak; geçmişte ki yardımlaşma göreneklerimizi, aynı düşünsel ve içten cömertlikle sürdürmeye devam etmekteyiz.
Unutmayalım ki; nasıl göründüğümüz, ne söylediğimiz, nasıl söylediğimiz değil; neyi nasıl yaptığımız çok önemlidir. Yoksulluğu engellemek, adil, haklı ve kabul edilebilir yollarla gidermeye çalışmak için, Sosyal Medya İletişimi emrimizdedir. Kullanmayı bilmek ve mutlaka ve mutlaka kullanmak gerekmektedir.
Yoksulluk, yoksul olan için bir beladır. Kimseye husumet duymadan, herkesi bağrımıza basarak, insanlığın gerektirdiği doğru yoldan ayrılmayarak, yoksul kesimin refahına yönelik çalışmalarımıza devam etmeliyiz.
Türkiye Cumhuriyeti Bayrağı altında yaşayan insanlarımız arasında ayrım yapmadan sevgi, şevkat ve barışla; yardımlaşmayı yaşamımızın bir parçası yapmalıyız.
Ankara 14 Aralık 2015
|