‘’Zihnimin telefonunu huzura, uyuma, sağlığa, sevgiye ve bolluğa açık tutuyorum. Kuşku, endişe ve korkular beni her aradıklarında ‘meşgul sesi duyacak’ ve çok geçmeden numaramı unutacaklar.’’ Demiş, Edith Armstrong.
İnsanoğlu kendini endişeli hissettiğinde derin bir nefes alarak, içinde bulunduğu an odaklı yaşamayı becermek zorundadır. Aslolan yaşamaktır. Kendimize ve etrafımızda ki herkese karşı, elimizden geldiğince mutlu olmak, mutlu etmek gibi bir borcumuz vardır.
Tam da bayramı kucaklarken, bunu yapmak, sevmek, sevgimizi koşulsuzca dağıtmak zamanıdır. Biz sevgi, neşe paylaşırken; günlerdir birbiri ardına toprağa düşen şehitlerimiz, aylardır çeşitli saldırılarda ölen yurdumuzun insanları aklımızdan çıkar mı? Bir bir sonlanan hayatlar, o hayatlara bağlı yaşamların derin acılarının, içimize attığı keskin çertik sızlamaktan vazgeçer mi? Ana kuzularının yok olduğu gerçeğini kabul etmekte zorlanan beynimiz , kendi kendine konuşmaktan vazgeçer mi?
Bu bayram binlerce şehidinin kanıyla suladığı toprakları üstünde, ne için öldüklerinin farkına bile varmayan kurbanlarımızın acısını; gözyaşlarımızla yüreğimizi ferahlatmaya çalışırken, kutlamaya çalışacağımız bayramların en acısıdır.
Hayat devam ediyor. Zor zamanlardan geçiyoruz. Aklımızı başımıza alıp, çocuklarımızın geleceğine sahip çıkma zamanıdır. Umutsuzlukları, sevgi, birlik ve beraberlikle aşma zamanıdır. Acılarımızı içimize gömüp, umuda sarılma zamanıdır. Kaygı ve endişeleri meşgule çevirip, toplusal, evrensel değerlerimizle gelecek kurma arzumuza daha gerçekci bir gözle, bakma zamanıdır.
Bu bayram giysilerimizle, yaz sıcağının terine karışan gözyaşlarımızı içimize akıtıp, bayramlaşıp, gülecek; lokum tadıyla dilimizin acısını bastırmaya çalışacağız. Dedelerimizden, ninelerimizden gördüğümüzü yapacağız.
Değerlerimiz ve ilkelerimizle ahenk içinde yaşarken; insanın kaçamayacağı en büyük otoritenin kendi vicdanının sesi olduğunu daima hatırlayarak... Canı vatan toprağına düşen canlarımıza dualar edeceğiz.
Bayramı kucaklayarak, çocuklarımıza adayacağız. Onları ‘’Bugün bayram, erken kalkın çocuklar!’’ diyerek, sevgiyle uyandıracağız. Sevecek, sevindireceğiz.
Bu arada içimizde ki çocuğa da unutmayacak, bayram sevinciyle başını okşamayı, mutlu etmeyi unutmayacağız. Sevgi olmadan insanlığın bir gün daha yaşamaya tahammülü olamayacağını daima hatırımızda tutacağız.
Acıya inat, lokum tadında bir bayram dileğimle...
|