Tarihte bugün’e baktığımda Eylül ayında; 05.09.1938’de Atatürk’ün vasiyetnamesini yazdırdığını, 05.09.1939’da İstanbul Müzeleri’nin II. Dünya Savaşı nedeniyle kapatıldığını, 05.09.1942’de çok partili düzene geçişin ilk partisi, Milli Kalkınma Partisi’nin kurulduğunu, 05.09.1950’de başvuru fazlalığı nedeniyle üniversite giriş sınavı uygulamasının başladığını, 05.09.1973’de devlet film arşivinde çıkan yangında, Atatürk’ün tek kopyalı filmlerinin yandığını görüyoruz.
Sadece bir kısmını hatırlatmak istediğim tarihte bugün de, dikkatimi İstanbul müzelerinin savaş nedeniyle kapatılması çekti. Günümüzde sanat eserlerinin, tarihi kalıntıların vahşi duygularla bombalanarak tahrip edilmesini, elimizden bir şey gelmeden seyrederken; geçmişimizin belgeleri, bize bizi anlatan; müzelerimizi daha çok önemsemek gerekir diye düşünüyorum.
Toplumların tarih, bilim, sanat, kültür, sosyal yaşamlarıyla ilgili; belge, anıt, kalıntı, yazıtlarının toplandığı mekanlar olan müzelerimiz; bizim, inanç ve yaşam biçimlerimizi görsel bulgularla önümüze koyar. Kimliğimizi, nerden geldiğimizi bilmezsek; gideceğimiz yolu nasıl bilebiliriz ki?..
Sanat ve tarihi eser sergilemeleri ilk kez Fransa’da görülür. Müze kurma düşüncesi, La Fon de Saint Yenne isimli Fransız yazar tarafından 1746 da ortaya konursa da, açılan ilk müze 1785’de kapanır.
Türkiye’nin 100 yıldan fazla bir müze geçmişi vardır. Türkiye’de ilk müze, 1846-1847 yıllarında Sultan Abdülmecit'in müşiri Fethi Ahmet Paşa tarafından, Aya İrini Kilisesi’nde eski silahlar ve eski eserlerle açılır. Günün Türkiye’sinde Kültür ve Turizm bakanlığına bağlı 192 adet müzemiz varken; 1995 yılında sayıları 17 olan özel müzelerin sayısı ise 200 e ulaşmış bulunuyor. Özel müzeleriyle (46) İstanbul başı çekiyor ve sanat metropolü kimliğiyle müze patlaması yaşıyor. Avrupa modeli Kent Müzeleri ile ilgili proje çalışmaları yurt genelinde, öncelikle Ankara ve İzmir’de öne çıkıyor.
Müzelerimiz demişken ‘’Gaziler Günü’’ nedeniyle, 04.09. 1919 Sivas Kongresi’nin Mustafa Kemal Paşa’nın konuşmasıyla açılması anısına; Samsun Gaziler Müzesi’ne de değinelim istiyorum.
Samsun, Merkez, Kale Mahallesi, Mecidiye Caddesi üzerinde yer alan Samsun Gazi Müzesi; iki katlı, dış duvarları yığma tuğla, iç bölmeleri Bağdadî olarak yapılmış bir da yer alır. Atatürk 19 Mayıs 1919'da Samsun'a ilk gelişinde Mıntıka Palas olarak bilinen bu binada 6 gün kalmıştır. Ulu Önder'in Samsun'a ikinci gelişinde (20-24 Eylül 1924) Samsun halkı tarafından söz konusu bina Atatürk'e hediye edilir. Atatürk, üçüncü (16-18 Eylül 1928) ve dördüncü (22-26 Kasım 1930) gelişlerinde de Mıntıka Palas’da konaklar.
Atatürk'ün vasiyeti üzerine, 1938’de konak Makbule Hanıma devredilir. 1939’da Samsun Belediyesi, Cumhuriyet Halk Fırkası olarak kullanılan binayı, 5 Ekim1940’da müze olarak, halka açar.
Korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı olarak tescil edilerek; 2006 yılında son yenilemeyle Samsun Atatürk Müzesi ile birleştirilir. Atatürk'ün çalışma odası, yatak odası ve toplantı salonları, derlenebilen eşyasıyla döşenir. Müzenin, Kongre Salonu’nun da Bandırma Vapuru maketi, Atatürk'le ilgili fotoğraf ve belgeler; Onuncu Yıl Nutku ve Nutuk’un Osmanlıca aslının örneği; ilk ziyaretinde Atatürk'ün yanında bulundurduğu gezi çantası da yer almaktadır.
Yolunuz Samsun'a düşerse, Gazi Müzesi uğrayacağınız yerler listenizde ön sırada olmalıdır.
Fazıla Atabek'in;
Ne çok erken yitirdi seni bu aziz vatan/ Hiç bir kuvvet dolduramaz yerini/ Damarımızda kansın,kalplerimizde iman/ Sana olan bağlılık sonsuza dektir inan.
Dizeleri dilinizde, bu küçük mekan içinde saklı; büyüleyici , devasa istiklal duygusunun, iliklerine kadar işlemesine engel olamayacaksınız.
|