Türk Harf Devrimi, tarihimizde yeni bir çağın başlangıcıdır, denebilir. Atatürk’ün önderliğiyle hazırlanıp, kabul edilen yeni Türk Harfleri, Batı Uygarlığı içindeki ulusların kullandığı ortak harflerdir.
Latin Alfabe’sinden alınmış, Türkçe’nin özellikleri gözetilerek bilimsel bir açıdan hazırlanmış Türk Alfabesi; kanunun kabulünün hemen ardından; genel kültür seferberliği ilan edilerek; açılan Milli Mekteplerde milyonlarca yurttaş, okuma yazma öğrenmiştir.
Halkımızın bin yıllardan beri kullanmakta olduğu Arap harfleri, konuşulan Türk Dili’ni bütün incelikleriyle yazı diline çevirmede yetersiz kalıyordu. Güzel Türkçemiz yüzyıllar boyunca gelişip serpileceği yerde, Arapça ve Farsça’dan dilimize aktarılan kelimelerin etkisiyle kısırlaşmaktaydı.
Atatürk, ülkenin düşman saldırısından kurtulmakla yetinemeyeceğini, bir o kadar daha önemli kültür ve uygarlık alanında bir kalkınma gerçekleşmesinin gerekliliğinin farkındaydı. Ulu Önder, 9 ağustos 1928’de Sarayburnu’nda yaptığı konuşmada; üzerinde çalıştığı yeni Türk harfleri konusunda yaptığı açıklamayla devrimin sinyallerini vermişti.
İlk adım olarak Arapça rakamlar kaldırıldı; uluslararası rakamların kullanılması, kabul olundu. (1 Haziran 1928) Dolmabahçe Sarayı’nda ülkenin ileri gelen aydınlarıyla, dil bilginlerinden meydana gelen uzmanlar kurulunun ilk toplantısına başkanlık eden Atatürk, daha sonra halk arasına girerek, yeni harfleri öğretme çalışmalarına bizzat katıldı.
Yurdun her yanında, okullarda, kışlalarda, devlet dairelerinde, evlerde herkes yeni Türk Harfleri’ni öğrenme çabasındaydı. Ankara’da toplanan öğretmenler, Atatürk’ün açtığı yeni yolda yılmadan çalışacaklarına ant içerek, yurdun dört bir yanına dağıldılar.70 lik ihtiyarlarla, ilkokul çağı çocuklarının alfabeyi sökme çabalarından meydana gelen, kültür seferberliği, dünyanın hiçbir yanında görülmedi, sanırım.
Dolmabahçe Sarayı’nda yapılan son toplantılarda, fikir çarpışmaları sonucu; son gün Başbakan İsmet İnönü tarafından verilen önerge ile konu kesinleşti. (25-29 Ağustos 1928) Önergede;
1-Milleti cehaletten kurtarmak için kendi diline uymayan Arap harflerini terk edip, Latin esasında Türk harflerini kabul etmekten başka çare yoktur.
2-Komisyonun teklif ettiği alfabe, hakikaten Türk Alfabesi’dir, katidir. Türk Milletinin tüm ihtiyaçlarını temin etmeye kafidir.
3-Sarf ve imla kaideleri lisanın ıslahını, inkişafını milli zevki takib ederek tekamül edecektir, denilmektedir.
Atatürk her büyük devrime giriştiği zaman yaptığı gibi, inceleme gezilerine çıkar. Halkın okumak için nasıl gayret sarf ettiğini görür ve sevincini ‘’Türk Milletinin hayırlı olduğuna kanaat getirdiği bu yazı meselesinde bu kadar yüksek şuur ve intikal, bilhassa istical göstermekte olduğunu görmek benim için, cidden büyük , çok büyük saadettir.’’ Diyerek dile getirir.
Atatürk’ün aylarca önce tasarladığı ve bilim adamlarından kurulan komisyonlarda incelenip, Türk Dili’nin özelliklerine göre düzenlenen, yeni Türk Alfabesi, üçüncü dönem Büyük Millet Meclisi’nde yapılan tarihi toplantıdan sonra çıkarılan kanunla resmen kabul edilir. (1 Kasım 1928)
Batı ülkeleri bilgiyi ve bilimi aynı alfabeyi kullandıkları için, paylaşmış, anlaşmış ve gelişmişlerdir. Osmanlı her ne kadar coğrafya olarak batının hemen yanı başında olsa da, alfabe olarak farklı bir eksende ( ses yapısına uygun olmayan harf düzeni) bulunduğundan geri kalmıştır.
Bütün devrimler çok önemlidir ama Harf Devrimi, Türk Ulusuna çağdaş yaşam yolunu açan en önemli devrimdir.
|