3 Aralık Dünya Engelliler Günü’dür. 1992 yılında Birleşmiş Milletlerin kararıyla onanmış bir gündür.
Engelliler Günü, Mart 1993’yılında Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu bildirisiyle ilan edilerek; tüm dünyada engellilerin topluma kazandırılması ve diğer insanlarla eşit ölçüde haklara, sahip olabilmeleri amacıyla saptanmış bir gündür.
Türkiye nüfusunun yüzde 13’ ünü engelliler oluşturuyor. Engelliler İdaresi Başkanlığı'nca yapılan araştırmaya göre; bu oranın yüzde 10’u, süregelen hastalığı olanlar, yüzde 3’ü ortopedik, görme, işitme, dil, konuşma ile zihinsel engellilerden oluşuyor. Kendi başına bağımsız hareket etme durumu en kısıtlı olanlar ise zihinsel engelliler…
Günlük aktivitelerini yerine getirirken başkasına tam bağımlı olanlarsa, iş yerinin fiziki şartlarından en fazla rahatsızlık duyanlar oluyor.
Bugüne kadar, yapılan tüm çalışmalara rağmen, engelli bireylerin yüzde 70’inin yaşadığı çevrede engeline bağlı düzenlemelerin eksik olduğu görülüyor.
Engeli engellemek gerek düşüncesiyle, Christy Brown'un hayatına bir göz atalım diyorum.
Beyni felçli doğmuştur. Anne bebeğinin eksik yanlarını fark ettiğinde, doktora koşarlar. Muayene sonucu doktorlar, zihinsel özürlü olduğu konusunda birleşirler.Babası bir tıp doktoru olan Clarence Edmond Hemingway, annesi ise eski bir müzisyen olan Grace Hall Hemingway'dir.
Bebek bir yaşına gelir ve yapılacak hiçbir şey olmadığı söylenir. Anne bunu asla kabullenmez. Aile özürlü çocuğundan utanmaz. O’nu saklamaz ve diğer çocuklarından ayrı tutmaz.
Christy Brown on yaşındadır. Yürüyemeyen, konuşamayan kendi başına yaşamını sürdüremeyen bir çocuktur. Aciz olduğunu yeni anlamaya başlar. Kendi başına, yiyemez, giyinip soyunamaz. Kardeşleri gibi konuşup, oynayamaz ve tabi bu durumda okula da gidemez. Diğer çocuklardan eksik olduğunu görür ama nedenini anlayamaz.
Bir gün kız kardeşinin tahtasına yazdığı yazılar, Christy’nin dikkatini çeker. Sol ayağı ile tebeşiri kavrayıp, tahtaya bir şeyler karalamaya başlar. Anne sevinç içindedir. Büyük bir sabırla zaman içinde oğluna harflerin yazılışını öğretir. Christy artık kendini ifade edebilecektir ve öğrendiği ve tahtaya yazdığı ilk kelime A-N-N-E olur.
Ayaklarını el gibi kullanır, çorap ve ayakkabı giymez; ısrar edilirse huysuzlanıp, çıkarıp atar.
Christy Brown aynadaki görüntüsünden nefret eder. Sallanan bir kafa, eğri büğrü titreyen, neye benzediği bile belli olmayan eller… Sarkık ağzından nefret eder. Saklanmak ister. Kimselere görünmek istemez.
Annesine inancı en büyük desteği olur. O’nun azmi, Christy’ye güven verir. Okumayı ve yazmayı öğrenir. Resim yapar. Ve sonunda sol ayağı ile daktilo yazmayı öğrenir. Bütün yüreğiyle bir şeyler olmayı arzular ve yapar. O artık İrlanda Edebiyatı yazarlarından biri, Christy Brown'dur.
Grace Hall Hemingway, Christy Brown'a bir yaşam hediye etmiştir. Engeli tanımamıştır. Çözüme odaklanmış, tüm çaresizliklere karşı umudunu kaybetmemiş, oğluna inanmış, onu motive etmiş, yaşamını ona adamıştır.
Brownyazdığı ilk romanı ''Günlerin İçinden'' olur. Ardından''Parlak Meslek- Yaz Üzerinde Gölge-Vahşi Zambaklar'' isimli kitaplarını yazar. Şiirlerini de kitap haline getirir.
‘’Sol ayağım’’ kitabının film olmasıyla ünlenip, tüm engelleri aşar. Kendiyle benzer sorunları yaşayanlara, yaşamıyla son derece güzel bir örnek olur.
Ernest Hemingwey'in güzel bir sözü vardır. ‘’Nelere sahip olmadığını düşünerek zaman yitirme; sahip olduklarınla neler yapabileceğini düşün...'' Der.
Engel-i engellemek gücüne sahip olanlara saygılarımla...
|