Bugün Londra’nın en ilgi çekici yerlerinden biri olarak kabul edilen Madam Tussaud’un Mumyalar Müzesi’ni her yıl bir milyonun üstünde insan gezmektedir. İstanbul’da Aralık 2016 da açılan Tussaud mumyaları önünde ziyaretçilerin selfi çektirdiği tam da şu günlerde, Anna Marie’nin ilginç yaşam hikayesine göz gezdirmek gerekmez mi? Kimdir bu Madam Tussaud?
Londra’nın ana caddelerinden biri olan Baker Street’in yan sokaklarından birine sapacak olursak birçok turistin içeri girmek üzere önünde uzun kuyrukların oluştuğu bir binayla karşılaşırız. Burası kurucusunun ismini taşıyan Madam Tussaud Mumya Müzesidir. Dünyanın en zengin mumya işlerini bir araya toplayan bu müzede 18. Yy sonu itibariyle şöhret olmuş kişilerin gerçekten ayırt edilmeyen mumyalarıyla karşılaşırız.
Saraydan cezaevlerine kadar Fransız İhtilali’nin kargaşasını yaşayan Anna marie Grosholtz,İsviçreli bir ailenin kızıdır. Küçük yaştan itibaren tıp doktoru amcası Dr. Philippe Curtius’dan mumya işlerini öğrenir. Gerçek insan büyüklüğünde balmumundan modelleri başarıyla yapmaktadır.
Kabiliyetini geliştirmek üzere Fransa’ya gider ve yerleşir. Saray çevresinin dikkatini çeker.Marie için geleceğin kapıları artık açılmıştır. İhtilalden sonra İngiltere’ye yerleşir. Ömrünün son yıllarına kadar durmaksızın çalışır. Başarıyla yürüttüğü hayatı boyunca birçok sanatçı yetiştirir.
Madam Tussaud, 1850 yılında 89 yaşında ölür. Bugün, adını taşıyan müze torunları tarafından yönetilmektedir. Mumyalar müzesinde geçmişin kralları, kraliçeleri, Robespierre’in, Danton’un kesik başları, her sınıf veye zümreden giyotin kurbanları; düşünceli gülümseyişiyle gururlu Napoleon, Trafalgar Savaşı’nda ölen İngiliz Amirali Nelson,adeta tarih sayfalarından canlı, kanlı karşımıza dikiliverirler.
Marie Grosholltz 17 yaşındayken Fransız yazar Voltaire’in modelini yapar. Bu ilk modeli müzede görmek mümkündür. Gelişen kabiliyeti O’na Kral Louis XVI ve güzel nişanlısı Marie Antoinette’in dostluğunu kazandırır. 1789 Temmuz’unda ayak takımının Bastille’e saldırıp hükümlüleri serbest bıraktığı gün Paris’te bulunmaktadır. Kazandığı dostluk başına büyük dertler açar. Erkek kardeşleri ve amcaları, ayaklananların Tuileries Sarayı’na yaptıkları baskında öldürülürler. Kral taraflısı olarak tanına Marie, kaçmayı aklından bile geçirmez ama kendini La Force Cezaevi’nde bulur.
Kralcıların tümü giyotinden geçirilirken, hücreye kapatılır, saçları kökünden traş edilir. En acısı da en sevgili dostlarının, birkaç saat önce giyotinle koparılmış başlarının mumyasını yapmaya mecbur edilmesidir. Louis XVI ve Marie Antoinette’in kesik başlarının mumyaları, O’nun titreyen kabiliyetli parmakları arasında meydana gelir. Sanatı hayatını kurtarmıştır. Ölümden kurtulmuştur ama büyük bir işkenceye maruz kalmaktadır.
Robespierre’in ölümünden kısa bir süre sonra korku havası yatışır gibi olur, Marie serbest bırakılır. Hayatta yapayalnızdır. Koruyucusu yoktur. Borçları vardır. Amansız bir çalışmaya girişir. Mumyalar müzesi kurmak istemektedir.
Zamanla hayat şartlarını düzeltir, 1795 yılında François Tussaud isimli bir mühendisle evlenir. Bu evliliğinden, Joseph ve Francis isminde iki oğlu olur. Evliliği uzun sürmez. 1802 yılında eşinden ayrılır.
Anna Marie’nin ilginç yaşam öyküsüne devam edeceğiz.
|