Aşiyan, ünlü şairimiz Tevfik Fikret’in evidir. Sanatçı uzun süre boğaz peyzajına bakan bahçe içinde bir evde oturmanın özlemine 1906 yılında yerleştiği bu evle kavuşmuştur.
Tevfik Fikret, Göksu’nun tam karşısında Boğaziçi’nin en güzel bölümüne hakim bulunan, Robert Kolejin hemen altında yer alan bu yere eşi Nazime hanımla birlikte sık sık gider. Orada resim yapar. Karı koca orada inşa etmek istedikleri evin oda sayısına, duvar renklerine, döşemelerine, mobilya ve perdelerine dair planlar yapar, hayaller kurarlardı.
Mimarisini ve planlarını kendisinin çizdiği bu villayı Hisarüstü’ndeki ağaçlıklar içerisine yaptırır. Evine Farsça’ da yuva anlamına gelen “Aşiyan” ismini verir. Aşiyan’ın yapımına 1905 yılında başlanır. İnşaat 1906 yılında tamamlanır. Özgürlük sedalısı şair dönemin İstibdat havasından bunalmıştır. Şehirden uzak, tabiatla iç içe yaşayacağı bu yeni yuva, öğretmenlik yaptığı Robert Kolej’e yakınlığı dolayısıyla da ona bir huzur verir.
Tevfik Fikret, Türkçe öğretmeni ve yayıncıdır. Tanin Gazeteci kurucularındandır. Aşırı titiz tutumu ve küçük ayrıntılar üzerinde dikkatle durmasıyla kendine özgü bir üslup yaratır. Döneminin tüm edebiyat ve şiiri üzerinde etkili olur. Biçimsel kaygıları göz ardı etmez ama yenilikçidir. Aruz ölçüsünü Türkçeye uygular. Şiir kompozisyonunda farklı bir oluşum yaratır. Servet-i Fünûn Dergisi ile yeni bir edebi hareket başlatır.
Doğanın bir izleyicisi olduğunu söyler. Dünya görüşü, çağının koşullarını aşar. Özgürlük ve eşitliğe inanır. Sınıfsal çıkarlara dayalı yönetim biçimini eleştirir. Belli egemen sınıfların yönettiği devlete ve bu devletin koyduğu yasalara karşı çıkar. İnsana büyük değer verir. Ona göre tüm soruların üstesinden gelecek, mutlu yarınları hazırlayacak olan insandır. İnsanın üstünlüğünü sağlayan şeyin duyarlılığı ve sezgi gücü değil, düşünme gücü ve aklı olduğuna inanır.
Ne yazık ki her şeyin bir sonu vardır. Şeker hastalığına yakalanmıştır. Kolundan ameliyat olur. Hemen ardından 19 Ağustos 1915 günü 48 yaşında çok sevdiği evinde hayatını kaybeder. Aşiyan, Tevfik Fikret’in ölümünden kısa bir süre sonra ihtiyaç gereği Nazime hanım tarafından kolej öğrencilerine pansiyon olarak kiralanır. Bir ara satışı bile söz konusu olur.
Dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel, İstanbul Valisi ve Belediye Başkanı olan Lütfi Kırdar Aşiyan’ın şehir adına satın alınması ve bir Edebiyat-ı Cedide Müzesi haline getirilmesini teklif ederler. Şehir Meclisi kabul eder. Aşiyan İstanbul Belediyesi tarafından satın alınır.19 Ağustos 1945 tarihinde Aşiyan “Edebiyat-ı Cedide Müzesi” adıyla büyük bir törenle açılır.
Müze Hazırlık Komisyon’u Tanzimat Edebiyatı ve Edebiyat-ı Cedide döneminin önemli sanatçılarının eşyalarını bir araya getirmeye çalışır. Son eşi Madam Lüsyen tarafından İstanbul Belediyesine bağışlanarak müzeye devredilen, büyük şair Abdülhak Hamid Tarhan’ın eserlerini;
Recaizade Ekrem Bey, Ali Ekrem Bolayır, Namık Kemal ve Edebiyat-ı Cedidecilere ait fotoğraf ve kitapları müze koleksiyonunda yer alırlar.
Aşiyan’ın ev sahipleri Tevfik Fikret ailesine ait eşyalar, şairin eşi Nazime Hanım ve arkadaşlarından alınır. Aşiyan’ın orijinal çizimlerinin de bulunduğu Tevfik Fikret Bölümü oluşturulur.
1959 yılında Şair Nigar Hanım’ın eşyaları, kitapları ve arşivi de müzeye girer.
Tevfik Fikret’in Eyüp’te mezarlığındaki kabri Tevfik Fikret Derneği'nin girişimiyle 1961 yılında (bu şairin vasiyetidir) Aşiyan bahçesine nakledilir. Artık Fikret’in yuvası ‘’Aşiyan Müzesi ‘’dir.
Aşiyan Müzesi’nin her müze ev gibi diğer müzelerden biraz farklı bir dokusu ve yaşanmışlığının verdiği ruhuyla etkileyici bir müzedir. Aşiyan, önemli bir edebiyatçının evi ve eserini temsil ederken, döneminin önemli isimlerinin anılarına da ev sahipliği yapmaktadır. Bir edebiyat müzesidir.
Vatan, millet, toplum sorunları, insanlık, özgürlük, erdemli olma konularını yazan Tevfik Fikret, devrimci, yurtsever, milliyetçi bir insanlık şairi olarak tanınır. Soyguncu ve vurgunculara yönelik Yağma Sofrası anlamına gelen, meşhur Han-ı Yağma adlı şiirini 1912 yılında yazar. Han-ı yağma’dan birkaç dizeye göz atalım.
‘’Bu sofracık, efendiler- ki iltikama muntazır /Huzurunuzda titriyor- şu milletin hayatıdır;/Şu milletin ki muztarib, şu milletin ki muhtazır,/Fakat sakın çekinmeyin, yiyin, yutun, hapır hapır./Yiyin efendiler, yiyin; bu han-ı iştiha sizin;/Doyunca, tıksırınca, patlayıncaya kadar yiyin!’’
|