Selanik’te bugün ki Apostolou Pavlou Sokağı’ndaki Atatürk Müzesi’nde dünyaya geldi. O’na Mustafa adını verdiler. Mustafa; seçilmiş demekti. Kemal adını ise Askeri Okul’da öğrenciyken matematik öğretmeni taktı. Kemal; yetkinlik anlamını taşır.
Mustafa Kemal, Babasının gözlerinin mavisini , annesinin lepiska saçlarının sarısını almıştı. Babasının Arnavut damarını, annesinin Makedon gücünü taşıyan annesi Zübeyde hanım eğitimsizdi. Çiftçi kızıydı. Erdemliydi. Dindar, vatansever, tutucu ama zeki bir kadındı. Yaşamı birkaç komşu ve evinden ibaretti. Muhakeme gücü yüksek, buyurgandı. Kızı Makbule ve oğlu Mustafa tüm yaşamıydı.
Atatürk okul çağına geldiğinde anne-babası arasında yaşanan tartışmayı şöyle anlatır. ‘’Çocukluğuma dair ilk hatırladığım mektep meselesidir. Annem Arap harflerini öğrenerek ilahilerle başlamamı, mahalle mektebine gitmemi istiyordu. Babam Şemsi Efendi’nin mektebine gitmemde ısrarcıydı. Yeni usul okumamı istiyordu. Böylece mahalle mektebine başlayıp; birkaç gün sonra Şemsi Efendi’ye kayıt oldum.’’
Babası Ali Rıza Bey kendi halinde, ileri görüşlü bir adamdı. Vakıflarda katiplik sonra memurluk yaptı. Ailesine yetebilmek için ticaretle de uğraşan Ali Rıza Bey aniden vefat etti. Sonrasını Atatürk şöyle anlatır. ‘’Annemle dayımın yanına yerleştik. Dayımın köy hayatına bende karıştım. Dayımın verdiği vazifeleri yerine getiriyordum. Baş vazifem tarla bekçiliğiydi. Kardeşimle, bakla tarlasının ortasındaki kulübede oturup, kargaları kovaladığımız zamanları unutamam. Bir zaman sonra annem okula gitmediğim için endişe duydu. Selanik’teki teyzemin yanına gidip mektebe devamıma karar verildi. Selanik Mülkiye İdadi’sine kaydoldum’’
Mustafa 11 yaşındaydı. Teyzesinin maddi desteğiyle gittiği okulda bir kavgaya karıştı. Özgür günlerinden sonra okul disiplini zor geldi. Okuldan ayrıldı. Dayısı Askeri Mektep’e gitmesini önerdi. Geleceğin büyük komutanı Mustafa Kemal asker hayatının cazibesine nasıl kapıldığını şöyle anlatır. ’’Teyzemin Binbaşı kadir Bey isimli komşusu vardı. Oğlu Ahmet Bey, Askeri Rüştiye’ye devam ediyor ve mektep elbisesi giyiyordu. Onun giyimine heves ediyordum. Sokakta gördüğüm zabitlerin derecesine vasıl olmak istiyordum. Annem askerlikten mütehaşi (Çekigen) idi. Ona sezdirmeden imtihana girdim. Valideye karşı emrivaki oldu’’
Mustafa Kemal yabancı dile meraklıydı. Matematik dersinde çok iyi idi ama Fransızca dersinde zorlanıyordu. Gizlice frerler Okulu’nun yeni öğrenenler sınıfına kayıt oldu. Edebiyata karşı duyduğu ilginin nasıl doğduğunu kendi ağzından dinleyelim. ‘’ Ömer Naci, Bursa İdadi’sinden kovulup bizim sınıfa geldi. Daha o zaman şairdi. Benden kitap istedi ama hiçbirini beğenmedi. Nedenini sorunca, şiir ve edebiyat diye bir şey olduğuna o zaman muttali oldum. Şiir bana cazip göründü. Fakat kitabet hocası diye yeni gelen bir zat beni şiirle iştigalden menetti. ‘Bu tarzı iştigal seni asker olmaktan uzaklaştırır’’ diyerek. Güzel yazı yazmak hevesi böylece bende baki kaldı’’
Atatürk H.C.Armstrong’un kendisi hakkında bir kitap yazdığını ve bu Türk düşmanının kitabının sakıncalı bularak dilimize çevrilmediğini öğrendi. Merak etti. Kitabı getirtti. Bir gece sofrasında geç vakte kadar tercüme ettirerek okuttu. Dinledi. ‘’ Bunun ithalini menetmekle hükümet hataya düşmüş. Adamcağız yaptığımız safahatı eksik yazmış, bu eksikleri ben ikmal edeyim de kitaba müsaade edilsin ve memlekette okunsun ‘’diye latife ettiği bilinir. Çevirisini destekledi. Kitapta düzeltmeler yaparak, sözünü tutmuştur.
Sarışın bir kurda benziyordu.
Ve gözleri çakmak çakmaktı.
Yürüdü uçurumun başına kadar, eğildi, durdu.
Bıraksalar
İnce uzun bacaklarının üstünde yaylanarak
Ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak
Kocatepe’den Afyon ovasına atlayacaktı.
Bu dizeler, Nazım Hikmet’in Kurtuluş Savaşı Destanı’ndan . Aynı zamanda ‘’Bozkurt’’kitabının başında yer alıyor. Kitabı Gül Çağalı Güven çevirmiş. Bozkurt, 1932 Yılında Mustafa Kemal’in sağlığında yayınlanan ilk Atatürk biyografisi.
Alın ve okuyun. Düşünün, inceleyin.
|