İnsanoğlu bilim sayesinde doğaya hakim olmayı sürdürüyor. Sınırlar genişliyor. Bilim bizim için mucizevi, harika bir dünya kuruyor.
Bilimler Tarihi, zamanla çeşitli bilim dallarının ortak bir gövdeden ayrışarak uzandığı sonrasında arasında ilişkilenerek, devamının gerçeğidir. İnceleme, araştırma, muhakeme etme yöntemlerinin güncel sonuçlarıdır. Dünyamızın çehresi bu yöntemlerle umuda açılmaktadır.
Bilim denen yapı Eflatun’dan günümüze nice düşünür ve bilginin dönem çalışmalarıyla adım adım aralanır. Pisagor’dan Einsteın’a Mısırlı astronomların, Yunanlı matematikçilerin, Babilli mühendislerin ilk buluşlarından ‘’İzafiyet Teorisi’’ne gelene kadar bilim çok zorlanmıştır. Her devir farklı bir bilimi üstün tutar. Uyumlu, dengeli bir gelişim mümkün olmaz. 17. Yy’da Avrupa’da astronomi, fizik ve matematik diğer bilimlerin önüne geçer. Matematik daima önemlidir. Astronomi, fizik, kimyanın gelişimi için gerekli malzemeyi içinde taşır.
Yüzyıllar boyunca bilimsel çalışmalar, felsefi çalışmalardan ayrılmadığı halde Eflatun akademisinin kapısına ‘’ Geometri bilmeyen buraya girmesin’’ yazmıştır. Derken matematik-aritmetik ve cebir ayrımı belirli alanlarda uzmanlaşmayı getirmiştir.
Batı’da bilim Yunan Uygarlığı’yla başlar. Thales’ten Galenos’a, Arkhimedes’e kadar büyük bilim dallarında çığır açılır. Miletoslu Tales MÖ.VI. Yy’da Üçgen tepe açılarının eşitliğini ortaya koyarken; Pythagoras ondalık sistemi ve çarpım cetvelini bularak, aritmetiğin temelini atar. Gizli bilimler edebiyatını zenginleştiren sayılar teorisi hazırlar. Eukleides geometriyi geliştirir. Yunanlılar yıldızların konum hareketlerini de inceler ama Sokrates’le felsefeye karşı daha çoşkulu olurlar. Güzel sanatlar, şiir ve edebiyat öncelikleridir. Araplarsa cebiri bulurlar. Geliştirir, kimyaya katkı yaparlar.
Sisamlı astronom Aristarkhos’un dahice keşfi-kendisi Dünya’nın bir çember çevresi boyunca döndüğünü, Güneş’in bu yörüngenin ortasında sabit olduğunu, duran Güneş ve yıldızların Dünya’ya göre değişmediği varsayımını ortaya koyar- tanrıların huzurunu bozduğu gerekçesiyle kabul görmez. Aristarkhos suçlu ilan edilir.
M.Ö. V. Yy’da Sicilya’da yaşayan Empedokles ‘’Bütün tabiat olayları Hava, Toprak, Su ve Ateş’e göre yani dört temel unsura göre açıklanabilir’’ tezini ortaya atar. 2017’de Bilim bu 4 elemente, 5. Element olarak Tahta’yı da ilave eder.
X. Yy’da Aurillaclı bir keşiş, bir hesap cetveli, hidrolik makineler, Reims Katetral’i için buharlı org yapımı gerçekleştirir. Hıristiyan dünyasında manastırlarda bilim öğrenimi desteklendiyse de yapılan Latince ve Yunanca kitapların yorumlarına bağlı kalan bir eğitim olarak kalır.
İtalyan denizci Flavio Gioia Çinlilerin bulduğu pusulanın kullanma alanını genişleterek, keşfedilmemiş denizlere açılma cesaretini gösterir.
İnsanların Dünya’ya ilişkin görüşlerini değiştirerek, modern bilimin temellerini atanlar-Leonardo da Vinci’nin bitmez tükenmez merakına rağmen - Kopernik’ten Galilei’ye kadar, astronomlar olurlar. Dünya evrenin merkezi değildir artık. Kopernik gezegenlerin hem kendi hem de güneş etrafında döndüklerini ispatlar. Kepler, dairenin en mükemmel, neredeyse tanrısal bir şekil olduğuna inanan bilginlerin sert eleştirilerine aldırmaksızın; gezegenlerin elips çizerek dolandıklarını ortaya koyar. Galilei teleskopu daha da geliştirir. Mükemmel gözlemleriyle Kopernik’in tezlerini doğrular.
XVII. Yy’da tüm alanlarda atılım başlar. Descartes analitik geometriyi; Pascal ihtimaller hesabını, Harvey kan dolaşımını keşfeder. Leibniz ve Newton sonsuz küçük hesabı, Toricelli, Pascal, Mariotte atmosfer basıncı kanunlarını ortaya koyarlar. Denis Papin 1860’da buhar makinesinin ilkelerini açıklar.
Newton ‘’Çekim Kanunu’’ ile astronomideki çarpıklığa bir düzen getirir. Newton’un dehası bu kanunla gezegen ve uydularının hareketlerinin en önemli yönlerini açıklarken, onların sırlarını da ortaya koyar. Modern Fizik –mikroskobik, gözle görülmeyeni inceleyen – Newton sistemini basamak yaparak ortaya çıkar.
Bilim çeşitli ve zorlu gözlemler, sonsuz denemeler, titiz karşılaştırmaların sonucudur. Zeka vardır ama yöntem bilinmez. Jean Rostand der ki ‘’Denemeye yöneliş Hippokrates ve Galenos’la başlar.’’
Durmaksızın denenen ‘’Dünya işi hal oldu mu ki, hala uzay keşfedilmeye çalışılıyor?’’ söylemlerinin tam aksine Uzay teknolojileri hayatımıza mucizeler olarak yansıyor.
Düşünüyorum da ‘’İstikbal Göklerdedir’’ diyen Atatürk’ün muhteşem önsezisine bir kez daha şapka çıkarmak gerekmez mi?
|