Ülkeler, bloklar ya da bir ülke içerisindeki büyük gruplar arasında ya da haince ve sinsice masumları katlederek bir bölge halkının huzur ve refahını tehdit eden terör örgütlerine karşı gerçekleşen silahlı mücadeleler… Habil ile kabil’den beri süregelen güç savaşları… İç savaş, Dini savaşlar, nükleer savaşlar…
Ülkeler milli çıkarlarını korumak, sınır ihlallerini korumak, vatandaşlarının can güvenliğini korumak zorundadırlar. Can güvenliğini korumak içinde gencecik canları savaşa giderler. Trajedik bir durumdur bu! Canları korumak pahasına feda edilen canlar…
Türkiye Cumhuriyeti sınır boyunda yaşayan vatandaşlarının can güvenliğini korumak, sınır ihlallerini önlemek, ülke içine sızarak hain pusularla sivil canlara kıyan terör guruplarına karşı savaşa girmiştir. Afrin Zeytin Dalı Operasyonu devam etmektedir. Şehit haberleriyle canlarımız yanmaya başladı bile. Türk Ordusu milletinden aldığı manevi destekle Allahın izniyle bu harekattan muzaffer çıkacaktır.
Savaş bana hep Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun ‘’Zeynep Kadın’’ hikayesini çağrıştırır.
Zeynep kadın dokuz aylık hamile geliniyle, iki göz odada asker oğlunun yolunu gözlemektedir. Köyün ihtiyar Jandarması Osman Efendi vakitsiz gece karanlığında kapıyı çalıp, ‘’Oğlundan mektup var. Hele bir gel, imam efendiye okutalım’’ dediğinde alacağı haberin kederi içine çökmüştür. Teravinin bitiminde ahali dağılır, imam efendi gelir. Cami bahçesinde kadının yanına çömelir ‘’Hasan şehittir. Sana ömür…’’ Zeynep kadın bilir bilirde anlamak istemez. Başını elleri arasına alır. Yere yığılır. İnler. Oturduğunda iki eli ‘’Ah yavrum!’’ diye göğsünü dövmektedir. Birden susar, ‘’Rabbim!’’ diye feryat eder. ‘’Rabbim, iki-üç güne çocuğu doğacak. Bu ne iş Rabbim!’’
Zeynep kadın Osman ve imam efendilerin tesellileri üzerine, onların refakatinde evinin yolunu tutar. Ayaklarını sürüyerek, şaşkın şaşkın etrafına bakınan Şehit anasının ciğeri tutuşmuştur bir kere. Lakin gelin doğurdu, doğuracak bu haber ona nasıl verile?
Kapı dibinde kendini merakla bekleyen gelinine ‘’İyilik var, iyilik. Oğlumun sana selamı var’’ der. Anadolunun gayretli, metin kadını hileye başvurur. Sürünerek kendini içeri atarken ‘’Bileğim burkuldu, ah bileğim! Acıma can dayanmıyor ‘’ diyerek kendini içeri atar. Bütün gece ‘’Ah evladım, oğlum!’’ Demek yerine ‘’Ah ayağım, vah ayağım!’’ diyerek yasını tutar.
Dördüncü gün sabaha karşı karısı Şehit Hasan’ın esmer başlı, gürbüz oğlunu dünya getirir. Zeynep kadın ‘’ Küçük melek, sen cennetten geliyorsun. Orada muhakkak babanla görüştün çünkü her yanında baba kokusu var. Söyle baban nicedir?’’ diyerek yüzünü torununun kundağına gömer.
Şehitlerimiz var. Gülen yüzleriyle ‘’Canımız vatanımıza fedadır.’’ Diye savaşa giden şehitlerimiz var. Onların aileleri, çocukları bu vatana emanettir. Bizler günlük rutin işlerimize devam ederken, sınırlarımızda canını feda eden fidanlar var. Her biri hepimizin çocuklarıdır. Bunu hiç unutmayalım.
Keşke savaşların olmadığı bir dünyamız olsaydı, güç gösterilerinin olmadığı bir dünya. Keşke insanlar, diplomatik ilişkiler sonucu masada sorunları çözebilselerdi.
Savaş, iç politikaların çok üstünde bir durumdur. Ulusal güvenlik konusudur. Vatan topraklarımız üzerinde plan yapanlar bilmelidirler Türkiye Cumhuriyeti ‘’İlelebet payidar kalacaktır.
|