Yaşamı anlamak için geriye bakmak gerekir. Yaşamak için ise ileriye bakmak. İşte bir bahar daha, bir uyanış daha ve gerçekleştirilecek bir sürü hayalle gelen uyanış.
Sanat’ta uyanışını sürdürüyor. 70’lerden günümüze sanat yapıtlarının üretim biçimi geniş bir çerçevede seyrediyor. Görsel sanatlar devinim yaşıyor. Farklı çalışma alanlarındaki oluşumları kendi disiplini içine alıyor. Şiir ve resim, heykel ve tiyatro ve resim, çizgi ve sinema sınırlarını aşıp birbirleriyle kavuşma hayalleri kuruyor ve gerçekleştiriyor.
Mimarlıkla gündeme gelen Post-Modernizm, görsel sanatlarda 1980’lerde toplumu eleştiren Post-Modern olarak gelişti. Çoğulcu bir ifade yapısı olan üretim biçimiylede seçmecilik, eleştirici, görecelik, karşıtlık üslubuyla kitle iletişiminde yer buldu.
Resim, heykel, fotoğraf gibi üretimler enstalasyon formuna büründüler. Bir araya gelen bu dökümantasyonlar sanatı güçlendirerek akışlarına devam ediyorlar. Bu bağlamda Süleyman Saim Tekcan’ın uzun bir süredir hazırlandığı ‘’Döngüsel Seyir’’ projesiyle karşı karşıyayız.
Her sergi, sanatçının zamanlarına açılan bir kapıdır. “Döngüsel Seyir” Süleyman Saim Tekcan’ın sanatındaki zaman dizgesini zamansızlığa doğru odaklayarak, izleyicisini daha farklı bir gözle ve bilindik algılarından arındırıyor. Bütünsel sürecini sağlam temelli bir düşünsel bağlama taşıyor.
Sergi küratörü Dilek Karaaziz Şener, Tekcan’ın sanatının kaynağına ve ‘’Döngüsel Seyir’’ e bakışını şöyle anlatıyor; “Süleyman Saim Tekcan’ın altmış yılda, kararlı, üretken ve her anını öz gerçekliğiyle yoğrularak yapılanan döngüsel seyrinin süreci söz konusudur. Öncelikle resminde somut ve soyutun halleri ince bir çizgi ile ayrılır. Beslendiği coğrafya ve çocukluğunun ait olduğu kökenlerini, biçim verme yoluyla kendi düşünsel dünyasından izleyiciye sunar. Sanatla yoğrulmuş bir insandır. Tutarlı ve inançlı farkındalığıyla biçimle oynayan, imgeyle hesaplaşan, ifadeyle aynı bedeni düşünsel bağlamda düğümleyen, sürekli üretendir. Süleyman Saim, döngüsünde tekrara ve aynılığa düşme kuyusunun tuzaklarından kurtulmuş, zamanı es geçebilen farklı bir düzlemde yol alır.”
Coğrafyasının kültür katmanlarında yolculuk yaparak, kişisel ya da kolektif bellekle taşıdığı unsurları sanatıyla buluşturan Tekcan, bu ay Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Tophane-i Amire Kültür ve Sanat Merkezi Beş Kubbe Salonu’nda muhteşem bir sergiyle sanatseverleri buluşturuyor.
Sanatın varlığındaki sorgulamanın sanatçıyı yeni sanat yapıtının kaynağına sürüklemesi, devinimi gerçekleştiriyor. Tekcan, sanatın kaynağından beslenirken, sanatçı kişiliğinin yıllar içindeki kültürel donanımıyla; kaynağını, hayalleriyle besleyerek evrensel dile dönüştürebiliyor. Sanat föylerinden birinin bir diğeriyle ilintilendirilmesi prensibiyle yön buluyor. Yolların birleştiği noktada sanatçının formları daha da özgürleşiyor.
Sergi Süleyman Saim Tekcan’ın resimlerinin tarih dizimi gözetmeksizin birbirlerini nasıl etkiledikleri, nasıl okundukları ve içsellikleriyle sanatsal kaygı problemlerinin farklı görüş yönünü aktarmakta. Yüzeyler desenler çok rahatlıkla yağlıboyalarla, lavilerle konuşmakta. Sergi, mekânın merkezine yerleşen heykellerle, yüzey-hacim etkileşiminin okunmasını sağlamakta.
‘’Döngüsel Seyir” sergisini görün. Süleyman Saim Tekcan’ın yüzeydeki soyut sembol karşısında duran at figürüne “Deneyim, üretim ve sonunda mekândaki paylaşım hepimizde saklı kalmış bir yol hikâyesidir” diye seslendiğini duyacağınıza eminim.
‘’Düşleri gerçekleştirmenin en kestirme yolu uyanmaktır ‘’ der, J.M.Pover
Bahar’la sanata uyanmak gerek.
|