ANLATAMIYORUM... Ağlasam sesimi duyar mısınız / Mısralarımda/ Dokunabilir misiniz/ Gözyaşlarıma, ellerinizle?/Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel/ Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu/ Bu derde düşmeden önce./Bir yer var biliyorum/ Her şeyi söylemek mümkün/ Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum/ Anlatamıyorum. Der Orhan Veli Kanık.
Yaşasaydı, pastasında 104 mum olacaktı. Oysaki 36 yaşında kaybettiğimiz Orhan Veli, geride bıraktığı mısralarının ışığıyla yıllardır bizleri izinden sürüklüyor.
Orhan Veli’ye ait ilk şiir kitabı, babamın kütüphanesinde elime geçti. Yeşilimsi hardal rengi küçük bir kitaptı. Sayfalarına göz gezdirdiğim an başucu kitaplarımdan biri oldu. Babam Orhan Veli mısralarını severdi. Bazı akşamlar O'nun şiirlerinden okurdu. Belli ki o mısralarda kendini bulurdu. İki tek attığı akşamların, uzun saatlerindeki yalnızlığını mısralara sığınarak azaltacağını sanır. Bilmeden çoğaltırdı.
‘’YALNIZLIK... Bilmezler yalnız yaşamayanlar/ Nasıl korku verir sessizlik insana/ İnsan nasıl konuşur kendisiyle/ Nasıl koşar aynalara/ Bir cana hasret/ Bilmezler. ‘’ Diye fısıldarken, karşısındaki aynadan gözünü ayırmazdı. Yalnızlığı ile göz göze olmayı severdi. Bir akşam babama sordum. '' Orhan Veli’yi niye bu kadar çok seviyorsun?’’ Diye. Beni karşısına oturtup, anlatmaya başladı. '' Şair Orhan Veli, özel bir adamdır. O çokluk içinde yaşamanın, iç yokluğunu gideremediğini anlayan şahane bir adamdır. Denizi, gökyüzünü, yaşamı seven bir devrimcidir. Orhan Veli, arkadaşlarıyla çıkardığı Garip’in önsözünde, hece ölçüsü ve uyağın şiiri yozlaştırdığını söyler. Şiirde kalıplaşmış öğeler kullanmak yerine, toplumun çoğunluğunun anlayacağı bir dille yazılmasının gereğinden söz eder. Sade diliyle yazdığı şiirlere, hayatını döker. Hepimizin hayatını... '' dedi. Gözlerini tekrar aynaya çevirdi ve ''Şeytan diyor ki: "Aç pencereyi/ Bağır, bağır, bağır; sabaha kadar bağır...'' diyerek, sustu.
Orhan Veli İstanbul’da doğar. Galatasaray Lisesi’nden mezun, genellikle parasızdır. Yinede bir yolunu bulup istediği gibi yaşamayı beceren bir kişiliktir. Balık tutmayı, tiyatro ve edebiyatı sevdiği kadar at yarışları oynamayı da sever. Sanatçıya askerlik sırasında sorulduğunda hayat hikayesini kısaca şöyle anlatır; ''1914’te doğdum. 1 yaşında kurbağadan korktum. 9 yaşında okumaya, 10 yaşında yazmaya merak sardım. 13’te Oktay Rıfat’ı, 16’da Melih Cevdet’i tanıdım. 17 yaşında bara gittim. 18’de rakıya başladım. 19’dan sonra avarelik devrim başlar. 20’den sonra da para kazanmasını ve sefalet çekmesini öğrendim. 25’imde otomobil kazası geçirdim. Çok aşık oldum. Hiç evlenmedim şimdi askerim.''Der.
Orhan Veli Kanık'ın ilk şiirleri 1936 yılında Varlık Dergisi'nde yayımlanır. Basit ve sade halk dilini kullanarak, güncel yaşama değindiği mısralarında hep arayış içindedir. Orhan Veli, arkadaşları Melih Cevdet Anday ve Oktay Rifat’la "Garip" akımını kurar ve aynı isimde bir kitap çıkarırlar. Yadırganan şiirlerini yazmaya devam eder. Üç arkadaş birlikte, yeni şiirin "İnsanın beş duyusuna değil, aklına hitap eden bir sanat" olduğu olgusunu edebiyat dünyasına kabul ettirirler. 1947 yılında çıkan "Yaprak Dergisi" 14 Kasım 1950'de Orhan Veli Kanık'ın hayatını kaybetmesiyle "Son Yaprak" adını taşıyan 29. sayısıyla yayın hayatına veda eder.
Oktay Rifat Orhan Veli’ye hayranlığını " Fransız şairlerinin birkaç nesillik şiir macerasını kısacık ömründe yaşadı. Türk şiiri onun kalemi sayesinde Avrupa şiiriyle at başı geldi. Birkaç neslin belki arka arkaya başarabileceği bir değişmeyi o birkaç yılın içinde tamamladı." sözleriyle açıklar.
2014 yılında Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık, Orhan Veli'nin doğum günü olan 4 Nisan’ da İstanbul Beyoğlu Yapı Kredi Kültür Merkezi'nde ''Sakın şaşırma: Orhan Veli 100 Yaşında'' sergisini açmıştı. Kız kardeşi, Füruzan Yolyapan ve koleksiyonerlerin arşivinden faydalanılmış, sanatçıya ait yayınlanan çeşitli belgeleri yakından görme imkanımız olmuştu. Keşke bu sergi gelecek yıllarda tekrarlansa…
Orhan Veli Kanık, kendi bildiği gibi yaşadı ve bundan hiç pişmanlık duymadı. Bugün de hala yaşıyor olmasının sebebi bu olmalı diye düşünüyorum. 104. yaşın kutlu olsun, Orhan Veli Kanık!
Ne demiş; ‘’Beni bu güzel havalar mahvetti,/Böyle havada istifa ettim/Evkaftaki memuriyetimden./Tütüne böyle havada alıştım,/Böyle havada aşık oldum;/Eve ekmekle tuz götürmeyi/Böyle havalarda unuttum;/Şiir yazma hastalığım/Hep böyle havalarda nüksetti;/Beni bu güzel havalar mahvetti.’’ Bizi de…
|