Mustafa Kemal Atatürk, denizi sever. Milli Mücadele sonrasında üç tarafı denizle çevrili ülkenin bu olanağından faydalanma fikri, Milli Mücadele sonrasında ki zamanlarda ortaya çıkar. 1918 yılında 3 Mayıs günü Fenerbahçe Spor Kulübü’nü ziyaretiyle, spor kulüpleri ve sporcu gençlikle ilişkisi başlar.
Yazın kullandığı Florya Köşkü’nde yüzmeye merak sarar. Sandalla dolaşarak, kürek çekmek, Ata’yı rehabilite eden çok sevdiği bir hobi haline gelir. Öyle ki kendisi için özel sandallar yapılır. Bu sandallar Deniz Müzesi’nde sergilenmektedir.
Cumhuriyetin kurulduğu yıllar,1 Temmuz Kabotaj Bayramları Türkiye için çok önemlidir. Moda’da deniz şenlikleri yapılır. Atatürk yarışları Ertuğrul yatından büyük bir ilgi ve keyifle izler. Çekişmeli geçen kürek yarışları hoşuna gider. Yarışı kazanan ekip cumhurbaşkanlığı yatı önünde küreklerini havaya kaldır; Atatürk’ü selamlarlar. Yarışların bu yönü rekabeti özel kılar renklendirir.
Pera Müzesi’nin ‘’İstanbul’da Deniz Sefası: Deniz Hamamından Plaja Nostalji” sergisi adının hakkını veren bir sergi olarak karşımıza çıkıyor. Zamanın plajları; plaj giysileri hakkında bilgiler, dönem filmleri, sanat eserlerini içinde barındıran özel bir sergiyle karşı karşıyayız. Muhteşem bir nostalji yaşadığım sergide anılarım canlanıverdi.
Denizde giyilmesi gereken kıyafetler üzerine 1916 yılına ait bilgiler gözüme çarptı.
‘’Deniz Donları (Mayolar) Her nerede olursa olsun ve nerede bulunulursa bulunsun umum halk, mevsiminde, denize girmeğe mahsus olan donlarını hazırlayarak nihayet deniz hamamları kurulmağa ve ahali birer ikişer hamamlara koşmağa başlarlar.’’ Tavsiyeler de var. ‘’Denize nasıl girmelidir? Bizim buralarda erkeklerimizin denize girmek için kullandıkları peştamal ve dondur. Bunlardan birisini intihab etmek [seçmek] lazım gelirse donları intihabda mecburiyet vardır……Kadınların banyoda giyecekleri elbiseye gelince; bunların bir ceket ve don giymeleri lazımdır. Bu lüzum kadın cildinin inceliği münasebetiyle cüz’i bir yosundan veyahut diğer bir şeyden müteessir ve müteezzi [incinmiş] olmasından ileri gelir. Velhasıl denize bir örtü ve kostüm ile girmelidir…”
Pera’da, ilk kadın ressamlarımızdan, Melek Celal Sofu’nun (1896-1976) duralit üzerine yaptığı, yağlıboya ‘’Moda Koyunda Kadınlar’’ tablosu; Şair Yahya Kemal Beyatlı, Melek Celal ve eşi Hasan Celal Sofu’nun Sarıyer Altınkum Plajı’nda, 31 Temmuz 1934’de çekilen fotoğrafları; Cemal Süreyya’nın ‘’Hür Hamamlar Denizi’’şiiri; deniz sefası döneminin Yeşilçam filmlerinden alıntılarla gerçekleştirilen video gösterimleriyle zamanda seyahat ettiren, nostaljik bir deniz sefası sürmek mümkün…
Öncesinde adı Deniz hamamı olan plajlarda 1902 yılına ait Doktor Adanalı Ahmed Şükrü’nün ‘’Denize Kimler Gerebilir’’ başlığıyla yayınlanmış ‘’Çocukların İstıhmamı (Çocukların Deniz Hamamına Girmesi)’’ konusu tavsiyeleriyle yüz yüze geliyoruz. “Deniz hamamlarına girecek kesân (kimseler) çok defa yavrularını da beraber götürürler. Bu cihet dahi haiz-i ehemmiyettir. Zira çocukların istihmamı ve istihmam edecekleri mevki büyüklerinkine asla benzemez. Bunların banyo edecekleri sevâhil (sahiller) kumsal olmalı. Berrak olmalı. Derin olmamalı. Bundan mada sazlık, kayalık olmamasına dikkat edilmelidir. Ve yine deniz ka’ri (derin) kumsal olmakla beraber gayet düz yani adeta nefis bir halı döşenmiş gibi olmalıdır. Suların derin olmaması, kumsal taşlık ve kayalıktan azade bulunması, çocukların suda çırpındıkları esnada boğulmak ârızalarına duçar olmamaları içindir.
Kezalik çocukları denize girecekleri vakit birbirinin ellerine yapışmaları icab eder. Bu dahi etfâlin (çocukların) boğulmalarına meydan vermemek esasına müsteniddir. Etfâlin gireceği sevâhil mümkün mertebe vasi olmalı ve şiddetli rüzgara maruz olmamalı yani çocukların istihmam edecekleri mahal rüzgarın dokunmadığı bir mevkide intihab edilmelidir. Ve yine o müntehib sevâhili güneş mütemadiyen yalamalıdır. Zira deniz gibi güneş de hayattır.” Ne kadar aydınlatıcı ve ayrıntılı.
Cumhuriyet’le birlikte artan plaj kültürü İstanbul’da altın çağını yaşamaya başlar. İstanbul’un ilk yelken kulüplerinden Khalkedon Racing Club Moda'da kurulur. Semt sakinleri buluştuğu Moda Deniz Kulübü’nün tohumları burada atılır.
1940-1980 yılları arasındaki hızlı nüfus artışı, şehir halkının boş zaman değerlendirme şeklinin devinimine yol açar. Toplumun, Cumhuriyet’in yaşam tarzındaki köklü dönüşümleriyle sosyalleşme yoluna girmesini simgeleyen, belgesel niteliği taşıyan muhteşem bir sergi. 26 Ağustos’a kadar
sürecek ‘’İstanbul’da Deniz Sefası: Deniz Hamamından Plaja Nostalji” sergisini fırsat yaratıp bir kez daha gezmeliyim. Siz hala görmediniz mi?
Harika Ören
.
|