Saniye hanım komşum. Emekli öğretmen. Bir üst katımda oturuyor.
Apartman girişinde rastladım. Elinde alışveriş poşetleri. Taşımasına yardım ettim. ‘’Hayrola, bunca alışveriş, çocuklar mı gelecek?’’ diye sordum.
Derler ya ‘’Bir sor, bin ah işit’’ hadi buyurun. Şöyle bir içini çekti. Durdu. Poşetleri merdivene bıraktı. ‘’Gel bir soluklanalım’’Dedi. Yan yana taş zemine oturduk. Hava deli sıcak. Sahanlık serin. Başörtüsünün ucuyla alnındaki teri sildi. Yüzüme baktı. ‘’Dinle beni’’ dedi.
‘’Deliye her gün bayram Harika kızım. 80 yaşıma geldim böyle bayram görmedim. İki günde her şeye yüzde 20 zam geldi. Emekli maaşım azcık arttı. İkramiyelerde var. Bir ferahlarım dedim. Nerde? Bamya olmuş 18 lira. Domates-salatalık kilosu 6 lira. Et almış başını gitmiş. Allahtan doktorlar fazla et yemeyin diyorlar da, hindi-tavuk idare ediyorum. Kurular ateş pahası. Fasulye, nohut, fakirin yemeğiydi mercimek. Yanlarına yanaşılmıyor. Peynir, zeytin artık tadımlık. Yoğurdu evde yapıyorum. Bak koyun sütü aldım. İşte bu!’’ Poşetten çıkarıp gösterdi.
‘’Tamam da sen niye bu kadar çok yüklendin? Marketin servisiyle gelseydin ya!’’ Deyince ‘’Ah bu yalnızlık, nerde benim adam? Erkenden göçtü gitti. Olacaktı bak taşıtır mıydı bana’’ derken gözünden ip gibi inen yaşları göstermeden silmek üzere cebindeki buruşuk kar beyazı mendiline davrandı. Ellerinin titreyişine ilk defa şahit oldum. Saniye komşum, 72 yaşında. İçim buruldu.
Hemen kendini toparladı. ‘’Deliye her gün bayram’’ derken gülümsemesi güneş gibi sıcacık, dudaklarından apartmanın içine yayılıverdi. ‘’Torunum gelecek. Biliyorsun yurtdışındaydı, bayramda çocuklarla oda gelecek. En sevdiği yemeği, zeytinyağlı yaprak sarma sarıcam. Amanın epeydir yapmamıştım. Dolma üzümü altın fiatı olmuş Harika kızım. Kıydım paraya aldım 250 gram. Bak sana da ayırıcam. ‘’derken elleriyle sırtımı sıvazladı. ‘’Oğlum da gül böreği sever. Ama marketteki yufkaları sevmiyorum. Çarşıdan alıcam’’ deyince ‘’birazdan çıkıcam sana alırım. Yorgunsun, çıkma’’dedim. Minnetle yüzüme baktı’’ kafamı salladım. Kalktık. Onu evine bıraktım. İhtiyacı olduğunda her an arayabileceğini bir kez daha hatırlattım.
Sıra benim alışverişimdeydi. Güneşten korunmak için şemsiyemi açtım. Yolumun üstündeki daimi seyyar sebze satıcısı beni görünce ‘’Helal be abla şemsiye güneşte kullanılır. Sen işi biliyon’’ diyerek selamını verdi.
Aklım saniye komşumdaydı. Etrafımda yalnız yaşayan çok kadın var. Erkek yok. Onların çoğu eşi ölünce yada boşanınca anneleriyle oturuyorlar. Yani hep bir kadının yardımına muhtaçlar. E öyle ama alınmayalım. İstisnalar kaideyi bozmaz.
Maddi özgürlükleri olan kadınlar bir başlarına idare edebiliyorlar. Yalnızlığın tadını alınca hayatla başa çıkıyor; ailelerine, arkadaşlarına zaman zaman karışıyor ama daha sonra dünyalarına çekiliyorlar.
Deliye her gün bayram ama bayram da bir başka heyecan. Şimdilerde bayramlar TATİL HEYECANI şeklini aldı. Alsın valla. Kadın-erkek yaşamın zorluklarına göğüs gererek çalışırken, bayramlarda dinlenmeyi sonuna kadar hak ediyorlar. Zaten nedir o kapı kapı dolaşmak? Eskidendi. Bir büyüğün evinde, toplanmak tüm aileyle bir anda görüşmek; hatta bunu dışarıda yapmak çok moda şimdi. Bayram öncesi ya da sonrası olabilir. Yaşam çok hızlı akıyor. Ömür sınırlı. Sıkıntıya ne gerek var.
Saniye hanımın çocukları ve torunu Arife günü ziyaretine geldiler. Kendisi bana ayırdığı dolmayı kapıma kadar getirdi. ‘’Sen şimdi bir yerlere kaçarsın. Tazeyken tadına bak’’ diyerek.
Bana da her gün bayram. Home ofis çalışmanın ayrıcalıklarından biri bu. Boşalan İstanbul’un tadını çıkarmak, boğazda bir yemekle bayramı taçlandırmak, ardından soluğu körfezin gitgide temizlenen sularında almak. Ağustos rüzgarıyla cilveleşip, güneşle sevişmek…
Bayramınız kutlu olsun, sevgili okuyucularım.
|