Mardin’deyim. Zamanda yolculuğa çıkmış gibi hissediyorum. Tur Abdin bölgesinde kalıyorum. Bölgede yaşayan Süryaniler Hristiyanlığı ilk kabul edenler olmuş. 7. Yüzyılda Hz. Ömer döneminde İslam topraklarına dahil olan Artukluların başkenti Mardin en çok kilise manastır ve Türk beyliği zamanından kalma eseri bünyesinde barındırıyor.
Mardin Havaalanı’nda ayağımızı yere basıyor ve Bismillah Mardin Şatana Konağı’nın-eski PTT binası- önünde soluğu alıyoruz. Dantel gibi işlenmiş taş konak 1890 yılında Şatana ailesi tarafından Ermeni Mimarbaşı Lole’ye yaptırılmış. Yapı, Mardin sivil mimarisinin en güzel örneklerinden biri. Şehidiye Camii’nin tam karşısında yer alıyor. Görkemli taş işçiliğiyle dikkat çeken bina 1950 yılından itibaren PTT binası olarak kullanılmış. Mardin Artuklu Üniversitesine devredilmiş.
Üniversite tarafından restorasyonu tamamlanan Şatana Konağı çeşitli eğitim hizmetleriyle vatandaşların sosyal ihtiyaçlarını karşılamak için uygulama oteli ve sosyal tesis olarak kullanılıyor. Şatana Ailesi’nden, Ömerli de yaşayan bir kızı seven genç adam, onunla evlenmek ister. Kız, Mardin’deki en büyük evin kendisi için yapılmasını şart koşar. İster söylenti deyin ister şehir efsanesi Mardin’deki en büyük U planlı evlerden biri olan İki katlı, kapı ve pencere sövelerinde, iç mekânlarda yer alan nişlerde ve mihrabiyedeki ince taş işçiliği dikkat çekici olan Şatana Konağı’nın böyle bir inşa hikayesi var.
1930’ların sonlarında Memleket Hastanesi olarak kullanılan daha sonra Palas Otel olan yapı 1953’te Şatanalardan PTT tarafından satın alınır.
Etkileyici bir yapı olduğu kesin. Yol yorgunluğunun üstüne merdivenlere soluksuz tırmanıp muhteşem konağı gezmek ve fotoğraf çekmek ‘’Ben neredeyim? Bu bir rüya mı?’’ duygusunu yaratırken, konağın yan sokağında oturan genç kızlara gözüm takıldı. Su gibi güzel, pırıltılı bakışlarıyla, gülen, cıvıltılı halleriyle ilgimi çektiler.
Beritan Yaşar ve Berivan Özdemir, Batman Üniversitesi Sanat Tarihi öğrencisi. Melike Esen Batman Üniversitesi Turizm Rehberlik öğrencisi. Büşra İnanç ise Erganili Batman Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı öğrencisi. Dördü de Diyarı-bekir’den. Batman Kız Yurdu’nun düzenlediği geziyle Mardin’e gelmişler. Sohbet ettik. Fotoğraflar çektirdik. Birbirimizle mutlu olduk. Hepsi güler yüzlü, hepsi sıcak kanlı, hepsi modern Türk Kızları. Birbirimizin gönlünde yer edindik. İstanbul nere, Mardin nere? Gencecik kızlarımızla gururlandım. İçimdeki küskün umut dalları genç enerjilerle birden filizleniverdi.
Bakır tepsi içine yerleştirilmiş minik taslarda çeşitli Mardin lezzetleri tadıp, yayık ayranını kaseden kaşıkla içip, mis gibi Mardin Kebabı’nı acı biberle yiyip kendimizi Mardin gecesine attığımızın sabahı, heyecanla uyanıyorum.
Rekreasyon sanatçı gurubumuzla doyurucu bir kahvaltı sonrası Mardin Savurkapı Mahallesi’ndeki eski Cumhuriyet Meydanı’nda bulunan, Mardin Sabancı Kent Müzesi binası önündeyiz. Gezi danışmanımız Lokman Açıl’ı dinliyoruz. Müze binasının kitabesi günümüze ulaşmadığı için inşa tarihi belirsiz. Mimarbaşı Lole’mu Mimarbaşı Cebrail Hekimyan mı yaptı, bilinmiyor? 19 Yy.l sonuna doğru Sultan II.Abdülhamit zamanında Hamidiye Alayları Süvari Kışlası olarak inşa edilmiş. Cumhuriyet’in ilanından 2003 yılına kadar Askerlik Şubesi ve Vergi Dairesi Binası olarak kullanılmış.
2007 yılında Sabancı Vakfı tarafından restore edilmiş. 2009’ Sakıp Sabancı Mardin Kenti Müzesi ve Dilek Sabancı Sanat Galerisi olarak hizmete açılmış.
Sabancı Kent Müzesi’nin koleksiyonları, yerleştirme ve videoları; Mardin’in oluşum, yaşam biçimi, töre, dil, din, kültür, sosyal yaşam; kentin coğrafya tarihi, mimari yapısı, ekonomisi hakkında ayrıntılı bilgi sahibi olmama çok yardımcı oldu.
Mezopotamya’nın en eski şehirlerinden olan Mardin, birçok eski medeniyete ev sahipliği yapmış. Tarihi, turistik, mimari ve görsel değerleriyle dünyanın sayılı sit kentlerinden biri. Mardin, adeta bir açık hava müzesi durumunda… Mardin’i gezmeye devam edeceğiz…
|