Tarihe uyanmak Mardin sabahında uykudan aydığım anda hissettiğim anlatılmaz-yaşanır bir duygu. Gezi danışmanımız Lokman Açıl ve yardımcısı Ali beyle birlikte 44 kişiyiz. Otobüsümüze yerleştik. Mezopotamya’nın Efes’ini görmek üzere yola koyulduk. Başkanımız Pervin Bülbül’ün öngörüyle hazırladığı Mardin gezimizle, Rekreasyon Derneğinin 59.Yılını taçlandırıyoruz.
Gördüğümüz anda nutkumuzun tutulduğu Dara, tarihçesi, surları, köprüleri, Agora Caddesi, kilise, sarnıç zindan ve nekropol alanlarıyla bir sınır kenti. Arkeolojik kaynaklara göre, M.Ö üçüncü yüzyıl ortalarında Persler tarafından kurulduğu, adının III. Pers kralı Darius’tan geldiği ya da M.Ö 530-570 yıllarında Ahamaniş İmparatorluğu kralı Darxis tarafından kurulduğu söyleniyor. Kesin bilgi yok. VI. Yüzyıl başlarında Bizans İmparatoru I. Anastasius’un askeri garnizon haline getirdiği şehrin adının Anastasiopolis olduğu biliniyor.
Tur Abdin Platosu’nda bulunan Dara, kireç taşı jeolojik yapısıyla sırtını Anadolu dağlarına dayamış. Yüzünü Mezopotamya ovasına dönmüş. Arkeolojik çalışmalarda kentin sadece yüzde beşi ortaya çıkarılabilmiş. Ne yazık ki büyük bir kısmı özel mülk olduğu için gün yüzü göremeyecek.
Dara’da kilise-sarnıç-zindan olarak nitelendirilen devasa yapının üstünde sonradan inşa edilen ev gerçekten komedi trajik bir durum yaratıyor. Evin bodrumuna iner gibi başımı eğerek girdiğim bir kapıdan, merdivenlere yöneldiğimde gördüğüm görkemli yapı tüylerimi ürpertti. Kendimi Gülliver’in Devler Ülkesi’nde hissettim. Kesme taştan inşa edilen bu iki katlı yapının üzerinde bulunan Büyük Kilise-Dara Kent Katedrali’nden geriye sadece Batı duvarı varlığını koruyabilmiş.
Dara’da kentin içinde geçen dara deresi üzerinde 4 köprü bulunuyor. Köprülerden biri hala görülebiliyor. Yüksek dağlardan gelerek sarnıçlarda depolanan, su kanallarıyla kente dağıtımı yapılan su sistemleri; Sasani Orduları tarafından kuşatılıp, dışarıyla irtibatı kesildiğinde uzun süre direnebilmesini sağlamış.
Kentte yetişkinlerin Hıristiyanlığa geçişi için yapılan merdivenli vaftiz havuzu, tamamı ortaya çıkarılamayan mozaik kaplı odalar, baraj kalıntısı-Sasaniler’in suyu kesmek için yaptığı- ve surlar görülebiliyor. Dara’da iç ve dış sur olmak üzere 28 kule ve hendekler bulunuyor. Justinianus zamanında duvarlar 20 metre yüksekliğe çıkarılmış. Mazgallar ve okçu pencereleri açılmış.
1986 yılından bu yana Mardin Müzesi Müdürlü’ ğünce arkeolojik kazılar yürütülmekte. Sütunlu cadde, agora, hendek ve baraj kazıları devam ediyor. Dara’nın en etkileyici yapı guruplarından biri, doğal ana kayanın yontulmasıyla oluşturulan mezarlar. O dönemde ölüler Pagan ve Mitra Kültünde kayadan doğduğuna inanılan Tanrı Mitra’ya ithafen gömülürmüş. Romalılar mezarların ruhların öbür dünyadaki mekanları olduğuna inanırlarmış. Hıristiyanlık yaygınlaşınca sanduka mezarlara gömü başlamış.
Dara’nın kaya nekropol alanında, planlaması, ana kayaya oyularak yapılan üç katlı iç düzeniyle Büyük Galeri Mezarlığı önce nefeslerimizi kesti. Sonrada heyecan ve hayretle Dara Kent rehberini soru yağmuruna tutmamıza neden oldu. 591’de sürgünden dönen Romalılarca yapılmış; yapının alt katında yüzlerce insana ait kemik kalıntılarının görülebildiği cam tabanlı koridor balkonda yürürken; Ezekiel Mucizesi’ndeki gibi yeniden dirilecekleri günü bekleyen kalıntıların içimi burktuğunu söyleyebilirim.
Dara Antik Kenti, Mezopotamya’nın Efes’i olarak anılıyor. Mardin’e gitmeseydim eski İpek Yolu üzerinde bulunan bu muhteşem tarihi yerleşim alanından hiç haberim olmayacaktı.
Yeniden dirilmek için toplandıkları mezarda nefes bekleyen ruhları geride bırakıp, Mardin’i keşfe devam ediyoruz.
|