10 Kasım’lar Mustafa Kemal Atatürk’ü anmak, bize emanet ettiği Cumhuriyet’i korumak, kollamak adına; O’nu daha iyi tanımak, yaptıklarını daha iyi anlamak için çok uygun zamanlar.
Orman Siyaseti hocası Ord. Prof. Dr. Mazhar Diker, beşikten mezara ağaç sevgisini anlatır.’’Neredeki toprağa tohum eksen, cinsine göre orada hayat yeşerir.’’ Diyerek, ağaçların cinslerini, yeşilin önemini usanmadan anlatır. Bunu milli görev addeder.
Bir şehir efsanesi vardır ya. Belgrad Ormanı eskiden mesire yeridir. Padişah sık sık temiz hava almaya gider. Bir yaz günü serinlemek amacıyla Şeyhülislam Belgrad Ormanı’na gelir. Vakit akşam olur. Dönüşe hazırlanırken, fesinin püskülü bir dala dolanır. Öyle yapar, böyle yapar. Püskülü kurtarmak için dalı kırması gerekecektir. Padişah Fermanı var. ‘’Ağaç kesen kişi baş keser. Dalları kırılınca kalmaz ağaçtan eser. Kim ruhsatsız bir dal kırar, bir ağaç devirir;o kişi o ağacın dibinde idam edilir’’ Padişaha haber gider. ‘’Ne yapıla?’’ diye sorulur. Şöyle bir emir gelir ‘’Püskül kesile!’’
Profösör Diker bu olayı, her yerde gururla anlatır.
Memleket meselelerinin konuşulduğu yüksek komutanlar heyetinde Ord. Prof. Dr. Mazhar Diker, ormanın önemini , sosyal ve ekonomik yaşamdaki değerini heyecanla anlatır. ‘’Bu çok önemli konudur. Bizler beşikten mezara ormana muhtacız. Beşikte ağaçtan, tabutta. Ev imünşası, eşyası, gemi kaburgası, bahçe bağ alet edavat daha nelere gerek. Erozyonu önler, havayı temizler, verim yaratır. Boş bulduğumuz her yere ağaç dikelim. Ağaç iklimi düzenler. ‘’ Dediğinde, bir komutan gür sesiyle ‘’ Sayın profesör, neredeyse sırtımıza bile ağaç ekeceksin!’’ cümlesiyle karşılık verir.
Yerin kulağı var. Durumdan Atatürk’ün haberi olur. Profösörü acil Florya köşküne davet eder. Sonsuz bir hürmetle Atatürk’ün yanına ulaşan Diker’e; Ata oturduğu yerden karşı yakaları gösterir. ‘’İşte hoca, sana ağaç dikeceğin kocaman bir saha. Mazhar Diker, Bu sahanın killi, kireçli toprak yapısını iyi bilir. Ekime çok müsait değildir. Ata’nın bu ağaç sevgisine karşın bir şey diyemez.
Profösör, Orman fakültesi’ne haber gönderir. Toprak İlmi Profösörü Dr. Asaf Irmak, Nebatat Profösörü Dr. Esat Muhlis Oksal Florya’ya gelirler. Ekip toprağı inceler. Akasya, Gladicya, Sarısalkım, Selvi bu bölgeye uygundur. Ama ağaçtan iyi anlayan Atatürk bu ağaçları beğenir mi? Ön kısımlara, köklerini çok derinlere diktikleri çamları ekerler. Çam ağaçlarının arkasına da diğer çeşitleri saklayarak, yamaçları yeşille donatırlar.
Atatürk müthiş memnun olur. İçini büyük bir heves kaplar. Ankara’da Söğüt Mevki’nde ağaçlar arasında ikamet ediyor, çiftliğinde traktör üstünde, tarımla uğraşıyor. Tabiata aşık, yeşili önemsiyor. Tarıma çok önem veriyor. Öyle ki çiftliğe Ziraat Fakültesi öğrencilerini davet ediyor. Onlara çiftliği gezdirirken, bir profösörden daha üstün bilgilerini anlatıyor. Aktarıyor.
Gezi sırasında Ziraaat Fakültesi öğrencilerinden biri cesaretini toplayıp, Atatürk’e ‘’Siz diktatör müsünüz efendim?’’ diye soruyor. Ata gülüyor. ‘’Diktatör gibi sağım solum yoktur benim.’’ Deyip devam eder. ‘’Sen Dikta, diktatör nedir, bilir misin? Ben diktatör olsam bu soruyu bana sorman mümkün mü? Önce dikta ve diktatörü öğrenmelisin. Bilgisizliğinden ötürü seni affediyorum.’’Der.
Atatürk’ün Yalovada’ki Atatürk Köşkü’nü yapan Yüksek Mimar Mühendis Yahya Ahmet Bali, Pendik Palas’ta pencereden ağaçlara her baktığında; Çınar ağacına kıyamayan Atatürk’ün Florya
Köşkü’nü yürütme emrini nasıl uyguladıklarını anlatır. ‘’Böyle bir ağaç sevgisini Ata’dan başka kimsede görmedim’’der.
Cumhuriyet insanı, Atatürk hayranı babam Yüksek Orman Mühendisi Hikmet Öner’in ATATÜRK’ten YANKILAR kitabından, kısa bir bölümü sizlerle paylaştım.
Ulusca, din ve dilimiz, örf-adetlerimiz Atatürk İlkelerimiz desteğinde, Laik Türkiye Cumhuriyeti topraklarında; el ele, birlikte paylaşarak, ayrıştırmadan yürümeye devam.
Nur içine yat MUSTAFA KEMAL ATATÜRK!
|