8 Mart 1857’de ABD New York'da dokuma işçileri, çalışma koşullarının iyileştirilmesini talep ederler. Seslerini duyurmak için çalıştıkları tekstil fabrikasında greve giderler. Polis barikat kurarak, işçilere saldırır. Fabrikada çıkan yangında çoğu kadın 129 kilitli kapılar ardında hayatını kaybeder.
O gün başlayarak hala devam eden yangının içinde kadınlar, emek verdikleri her konuda tüm dünyada ayakta durma mücadelesi vermekteler.
Bu konuda en büyük çaba yine kadının kendisine düşmektedir. Kadın çocuklarını yetiştirirken; kız çocuğuna yemek yapmasını erkek kardeşine hizmet etmesini öğretirken, erkek çocuğuna araba kullanmasını, ayağına hizmet getirilmesini beklemeyi öğretmiş; bu öğretilmiş boyun eğme bizleri bu günün erkek-kadın mücadelesiyle baş başa bırakmıştır.
Anne ve babalar, çocuklarını cinsiyet ayrımı yapmadan, kadın- erkek ikisinin de insan olduğunu unutmadan, birlikte eşit şartlarda yetiştirmeli, birlikte yaşamayı öğretmelidirler.
Türkiye Cumhuriyeti’nde ‘’Emekçi Kadınlar Günü’’ 1921 yılında kutlanmaya başlar. 1984 yılından beri de her yıl ‘’Kadınlar Günü’’ olarak kutlanmaktadır.
Olayın üzerinden 158 sene geçer. Yangın kor ateş olmuş hala kadınların bastığı yerlerde ayaklarını yakmaya devam etmektedir. Düşünüyorum da kadınlar hafiften küllense de hala kor ateşten bu yolda meleklerin yardımıyla yürümekteler.
Dünyada ki işlerin %66 sını kadın yapar ama dünyadaki toplam gelirin %10 una; dünyada ki mal varlığının ise sadece %1 ine sahiptirler. Erkekler işlerin %34 ünü yapar gel gör ki toplam gelirin %90 nına sahiptirler. Toplam mal varlığının da % 99 una... Bunlar Birleşmiş Milletlerin araştırması sonucu elde edilen veriler. Kadın, şevkatle büyütür tüm gücünü tüketir, koşulsuz sevgisini sunar, evde-iş de çalışır. Nedense her durumda fedakarlık kadından beklenir. Kadın ‘’İdare etmek’’ zorundadır. Erkek, kadının elinden yer- içer. Koynuna alır. Amma velakin kadın üzerinde maddi manevi baskı kurmayı iş edinir. ‘’O benim namusum’’ kisvesi altında özgürlüğünü kısıtlar. Fuhuşa sürükler. Ensest ilişkiye zorlar. Parasını elinden alır. Onuruyla-gururuyla oynar. Şiddet uygular, döver. Yetmez, öldürür. Çocuklarının önünde canına kıyar. Sonra,töre der! Namusum der! Acizliğine uyduracağı öylesine çok sebep bulur ki.
Kadın; evlat, anne, sevgili, eş, yoldaş, arkadaştır oysa. Ama nedense kadın dinsel nedenlerle vajinal şiddete uğrayan, savaş ve soykırımlarda tecavüze, işkenceye maruz kalandır. Haklarına rağmen kadın korumasızdır. Devlet kadını yeterince koruyamamaktadır.
8 Mart kadınlar Günü ne zaman kutlu olacak? Biliyorum. Her gün bir kadın öldürülmediğinde, yüzlerce kadın şiddete uğramadığında; kadınlar üzerinden politika yapılmadığında, kutlu olacak! Kadının kıyafetine karışılmadığında, çocuk sayısına, doğurma şekline karışılmadığında, küçücük yaşlarda, kendinden büyük erkeklere ailesi tarafından peşkeş çekilmediğinde, iyi eğitim şartlarına kavuştuğunda kutlu olacak!
Kadınlara iş hayatında yer açıldığında, rahat çalışma olanakları sağlandığında, üzerinden mahalle baskısı kalktığında, eksik etek kabul edilmediği, iş hayatındaki başarılarının göz ardı edilmediği zamanlara gelindiğinde kutlu olacak!
TBMM’de her partinin %50 si kadından oluştuğunda kutlu olacak! Dünya işlerinin %66 sını kadın yaparken en az %45 mal varlığı ile anıldığında kutlu olacak!
Kısacası Kadınlar Günü, kadın özgür haklarını kullanarak, erkeğinin yanında yürüyebildiğinde anıtlara, ağıtlara ölümüyle değil, canlı kanlı başarılarıyla konu olduğunda kutlu olacak!
Besbelli bugün değil! Kadınlar ağlamadığı, gülümseyebildiği, yarınlarda; barışta ve savaşta en çok zarar gören olmadığında, AHLAK söz konusu olduğunda KADIN’dan konuşulmadığında kutlu olacak! Adımız KADIN! Rab’in bize özel kıldığı yeteneklerimizin farkındalığında, KADIN olmanın dayanılmaz hafifliğine kendimizi bırakalım. Mücadelemize devam ederken, günümüzü keyifle geçirmeyi ihmal etmedik, değil mi?
|