Ramazan ayına kavuştuk. Paylaşılan sofraların kalabalığı, sohbetlerin, kardeşçe paylaşımların birlik ve beraberliği daim, bereketi bol olsun.
Ramazan Ayı’nda Camiler daha sık ziyaret edilirler. Türbeler dolar, taşar. Ramazan’ın ilk Cuma Günü, ay boyunca teraviler, Kadir Gecesi duaya gelen Müslümanlar ibadet yerlerini doldururlar. Böyle günler ve geceler dualar, ruhların derininden yükselir. Cami avlularında Ezan seslerine, dua mırıldanan dudaklara, şadırvanlardan akan su ve güvercin sesleri eşlik eder.
Cami minarelerinin arası nurlanır. Geceleri inci taneleri gibi parlayan mahya ışıklarıyla yazılan cümleler, şehirleri bayram yerine çevirir.
Cami ibadet ve ziyaretlerinin daha da önem kazandığı Ramazan ayında, Osmanlı’nın Baş Mimarı Sinan’ı hatırlamadan, anmadan olmaz. O ki yüz yıllık ömründe verdiği eserlerle, bitmez, tükenmez yaratma gücünü sürekli olarak ortaya sererek, mimarlık harikaları yaratan eşsiz bir ustadır.
Osmanlı topraklarının her köşesinde, imparatorluğun ulaştığı her ülkede Türk Mimari Sanatı’nı yükseltmiş; bilinen eserlerinin yanı sıra yapıtlarının bir çoğu da kaybolmuş ya da bilinmemektedir. Sağlığında ağzından yazılan ‘’Tezkeret-üt-Ebniye’’ yani ‘’yapılar Tezkeresi’’ denen kısa biyografisinden; 73 cami, 49 mescid, 50 medrese, 7 kitaplık, 17 Aşevi, 6 hastane, 7 su kemeri, 7 köprü, 27 saray, 18 kervansaray, 5 yiyecek deposu, 31 hamam, 18 türbe, tamamı 315 yapıya imza attığını biliyoruz.
Yapıtlarıyla Dünya’ya ün salan Sinan Kayserili. 1588’de 99 yaşında öldüğünü düşünen tarihçiler, doğumunun 1490 yıllarında olacağını belirler. Sinan İstanbul’a devşirme olarak gelir. Acemi Oğlanlar Ocağı’na yazdırılır. Asker olarak yetişir. Yeniçeri Ocağı’na girer. 1514’de Yavuz Sultan Selim’le Çaldıran Savaşı, Mısır Seferi ve 1517’de Kanuni Sultan Süleyman’la çeşitli savaşlara katılır.
Katıldığı seferlerde büyük başarılar gösteren Sinan’a mimarlık yolu İran Seferi’nde açılır. 1535’de Van Kalesi’ni kuşatan Kanuni, askeri taşıyacak kalyonlar yapılmasını emreder. Sinan üzerine top da yerleştiği kalyonlarla rütbesini yükseltir.
Kanuni, Buğdan Seferi’nde Prut üzerine bir köprü kurulmasını emreder. Vezir Lütfü Paşa’nın önerisiyle, diğer mimarların kuramadıkları köprüyü Sinan 13 günde yapar. Seferden dönüldüğünde devletin Baş Mimar’ı Acem İsa ölür. Sadrazam olan Lütfü Paşa’nın emriyle Baş Mimarlık görevi Mimar Sinan’ın olur. 48 yaşında, en olgun çağındadır. Doğu ve Batı’nın mimarisini bizzat incelemiş, çalışkan bir adamdır. Osmanlı İmparatorluğu’nun en güçlü ve zengin zamanlarında kendisine sağlanan imkanları mükemmel bir şekilde kullanır. Ölümüne kadar geçen 50 yılda Mimar Sinan Dünya Mimarlık Tarihi’nin en güzel eserlerini verir.
Yaşadığı zaman diliminde Türk El Sanatları ve kültürünün, çinicilik, el oymacılığı gibi en üst seviyeye ulaşmış olması Sinan’a büyük kolaylık sağlar. Mimarları çizimlerini sorunsuzca uygularlar. Süleymaniye Camii, akustiğinden, kubbelerini taşıyan fil ayaklarına, örümcek ağına karşı konulan devekuşu yumurtalarından cevahir minaresine kadar birçok mimari sırrı içinde barındırır. Ayrıca içindeki ‘’İs odası’’n da yanan kandillerin isini toplayıp mürekkebe dönüştüren, tamamen doğal havalandırmayla çalışan doğal bir baca sistemi oluşturulur. Bu havalandırma sistemiyle cami kubbesi kandillerin etkisiyle kararmaktan kurtarılır.
Sinan, Süleymaniye Cami için ‘’Kalfalık eserim’’der. Burada Mimar Hayrettin’in, Beyazıt Cami’nde kullandığı Ayasofya plan şemasını kullanır. Sinan birçok yapıyı aynı anda inşa ettiğinden 1549’da başladığı Süleymaniye bir türlü bitmez. 1557’de Kanuni Sultan Süleyman ‘’Cami iki aya bitmezse başın vurula!’’ diye ferman verir. Sinan verdiği sözü tutar. Tüm işçilerini bu camiye seferber ederek zamanında işi tamamlar. Başını kurtarır.
Mimar Sinan Süleymaniye’nin açılış gününü şöyle anlatır;
‘’Süleymaniye Cami kapı anahtarını Padişah Hazretleri’ne sundum. Dua edip el kavuşturdum. Yanında durdum. Padişah odabaşısına sordu ‘’Üstün bir yapı olan bu caminin kapısını açmaya kim yaraşır?’’ Odabaşı hiç beklemeden ’’ Padişahım, Mimar Sinan Ağa, Allah’ın seçkin kuludur. Bu işe ondan daha yaraşır kimde bulunmaz’’diye cevap verir. Kanuni ‘’Bina ettiğin bu kutsal evi açmaya ancak sen yaraşırsın’’ diyerek anahtarı uzatınca ‘’ Ya fettah’’ deyüp açtım.’’
İmparatorluk Baş Mimarlığı’nı büyük bir başarıyla yürüten Mimar Sinan böylece Osmanlı tarihinin en üstün bilginlerinden Şeyhülislam Ebussuud Efendi’nin temelini attığı caminin kapısını Padişah Efendi’nin lütfüyle açar.
Kendisi bu caminin arkasında yaptırdığı, açık kemerli türbesinde yatmaktadır.
Ruhu şad olsun.
|