Japonya’ya atom bombası atılır. 1945’de Sadako Sasaki daha 2 yaşındadır. 12 yaşına geldiğinde radyasyon nedeniyle Atom Bombası hastalığı- Kan kanseri ‘ne yakalanır. Öksüz ve yetimdir. Durumu ümitsizdir. Hastanededir. Sayılı günleri kalmıştır ama Sadako ölümsüzcesine hayat doludur. Koridorlarda koşar. Oynar. Hastalara yardım eder. Moral olur.
Hastalar arasında bulunan 80 yaşlarında ölüm döşeğindeki kanser hastası kadını çok sever. Hep O’nun yanındadır. Kadın Sadako için çok üzülmektedir. Ölmeden hemen önce “ Bizim inanışımıza göre eğer bir kişi kağıttan 1000 tane Turna kuşu yaparsa, her istediği kabul oluyor. Benim için çok geç ama sen yapabilir ve kurtulabilirsin.” Dedikten sonra son nefesini verir.
Sadako, hayatta kalma ümidiyle geleneksel Japon sanatı Origami’ yle kağıttan Turna kuşları yapmaya başlar. Hızla başladığı, bin Turna kuşu yapımı sağlığının hızla bozulmasıyla yavaşlar. Bu sırada Sadako’nun öyküsü yerel ve uluslararası basında yer alır. Dünyanın her yerinden hasta kıza, binlerce kağıt Turna kuşu gönderimi başlar.
Japon kızı artık elini kıpırdatamaz hale gelir. Yaşamdaki son saatlerinde 644. kuşu yapar. Gözleri kapanırken hemşireler ve hastabakıcılar, postadan çıkan yüzlerce origami Turna ile odasına girerler. Sadako Sasaki yüzünde sonsuz bir tebessümle onları karşılar ve son nefesini verir. Eksik kalan 356 Origami Turna onunla birlikte gömülür.
1943-1955 yılları arasında Japonya’da yaşayan, atom bombasının etkisinde kalan talihsiz çocuklardan sadece biri olan küçük Sadako Sasaki’nin hüzün dolu hayatı “Sadako ve Kağıttan Bin Turna Kuşu” adıyla 1977’de Eleanor Coerr tarafından kaleme alınır.
6 Ağustos, bombanın atılışının her yıldönümünde, Japonya ve Dünya’nın her yerindeki çocuklar EVRENSEL BARIŞ adına bu kağıt kuşları yaparlar. Japonya’da ki Hiroşima Sadako Sasaki Anıtı’na gönderirler. Postacıların hastaneye aylar boyunca taşıdığı, milyonlarca çocuğun -Sadako’nun uzun yaşamasına destek için- yaptığı kağıt Turna kuşları da bu müzede sergilenmektedir.
Amerika Seattle Barış Parkı’nda da Sadako’nun elinde Turna kuşu tutan bir heykeli bulunmaktadır. Çocuk Barış Anıtı, bombalama sırasında yaşamını yitiren çocukların anısına üçayak üstüne dikilmiş, iki kolunu yanlara açmış, başında kağıttan yapılmış turna kuşu maketi bulunan bir kız çocuğunun heykelidir. Bu heykel bombardıman sırasında trajik şekilde hayatını kaybetmiş Sadako Sasaki nin yaşam öyküsünü; müzede bulunan konuyla ilgili fotoğraflar ise yaşanan olayların ne kadar feci bir insanlık dramı olduğunu açıkça anlatır.
Hiroşima Barış Anıtı Parkının beklide en iç acıtan anıtı ‘’Atom Bombası Anıtı Tepeciği’’dir. Bu tepecik, bombalama sırasında ölmüş 70.000 insanın küllerinden oluşturulmuştur.
Turna kuşu, o zamandan beri barışın ve nükleer silahsızlanmanın simgesidir.
Haydi, birazda Aşk’ı en güzel aşka anlatan kuş, Turnayı tanıyalım. Anadolu kültüründe Turna kuşu yaşadığı coğrafyalarda farklı kültürlerin benzer değerlerinde sembol olarak yer bulur. Japon kültüründe uzun ömür, mutluluk, güzellik, şans ve bereketin simgesi olan turnanın Kürt kültüründe taşıdığı değerlerin de Japon kültürüyle benzerlik gösterdiğine dikkat çekmek isterim. Kılamlarda (Kürt Folkloru şiir türü) gurbetteki sevgiliye selam götüren bir dost olarak anılır. Genç kızların güzelliğini anlatmak için kullanılır. Turna’nın tüyü uğur sembolü olarak gelinlerin başına takılır. Turnaların, konduğu tarlaya bereket, bolluk sahiplerine uğur, refah getirdiğine inanılır.
Aşk, özlem, şans, bereket gibi kavramların sembolü Turnalar, üreme döneminde son derece zarif, estetik bir ahenkle birbirinin etrafında dönerler. Estetik figürlerle yapılan kur ritüeli,eşe aşkını sunma “Turna dansı” olarak adlandırılır. Uyumlu, dairesel hareketler, zikzak yürüyüşlerden oluşan, sıçrama, kanat vuruşu, hareketsiz kalma; gagalarıyla yerden aldıkları çalı-çırpıyı havaya atma gibi karışık bir seri hareketten oluşan aşk dansıyla kendilerini eşlerine beğendirirler.
Turnalar, tek eşliliğin sembolü haline gelmiş kuşlardan biridirler. Çiftleşme mevsimi boyunca ve çiftleşmeden sonra eşlerinin yanından ayrılmazlar. Eşleriyle birlikte yavruları için mükemmel yuvayı ararlar.
Nazım Hikmet Sadako’yu unutmamış; Kapıları çalan benim, kapıları birer birer./Gözünüze görünemem, göze görünmez ölüler./ Hiroşima’da öleli oluyor bir on yıl kadar./ Yedi yaşında bir kızım, büyümez ölü çocuklar./Saçlarım tutuştu önce gözlerim yandı kavruldu./Bir avuç kül oluverdim, külüm havaya savruldu./ Benim sizden kendim için hiçbir şey istediğim yok./ Şeker bile yiyemez ki kâat gibi yanan çocuk./ Çalıyorum kapınızı, teyze, amca, bir imza ver./ Çocuklar öldürülmesin, şeker de yiyebilsinler Yolunuz Doğubayazıt, Muş Ovası,Turna Sultan Sazlığı ve yörelerine düşerse ve uçan Telli Turnalara rastlarsanız; sizde Hiroşima’da sonsuzluğu kanat açan çocukları anmayı unutmayınız.
|