Sanatın siyasi, ekonomik, sosyal çevrelerdeki ifade gücü görmezden gelinemeyecek kadar güçlüdür. İstanbul’un Türkiye’de ve Dünya’da sanat yaşamının farkındalık yaratan tetikleyici özel konumu ortadadır. Üretilen kültür-sanat etkinlikleriyle toplumun tüm kesimlerine sanatın erişilebilir kılınması-ücretsiz veya asgari bedelle- çok önemlidir.
Bu anlamda Koç Holding sponsorluğunda düzenlenen, Küratörlüğünü akademisyen ve yazar Nicolas Bourriaud’nun üstlendiği ‘’Yedinci Kıta’’ başlıklı bienal; ülkemiz ve İstanbul şehri için uluslar arası algıda sanat adına güçlü bir etki yaratmaktadır.
Sanatçı yaratıcılığıyla yaşadığı toplum içindeki düşüncelerini, özgür ve özgün bir biçimde ifade hakkına sahiptir. 16. İstanbul Bienali, günün acil konularından ekolojiyi farklı açılardan ele alan eserlere kapılarını açıyor. Bienale davet edilen 56 sanatçının 36’sının ‘’Yedinci Kıta’’ için özel ürettiği eserlerle sanatseverleri buluşturuyor. İnsanlığın sebep olduğu doğal veya kültürel atıklara antropoloji ve arkeolojinin araçlarıyla bakan güncel sanat çalışmalarına yer veren bienal, sanat ve ekoloji arasındaki ilişkiyi de tartışmaya açıyor. Bu aynı zamanda konusal içeriğiyle müthiş bir ironi yaratıyor.
Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ömer M. Koç, 16. İstanbul Bienali’nin tüm ziyaretçiler için ücretsiz gezilecek bir sergi oluşuyla; Türkiye’de sanatın gelişimine destek olmanın gururunu taşıyor. “İnsanlığın kendi eliyle, tek yaşam kaynağı olan dünyaya verdiği büyük zararın geleceğimizi nasıl tehdit ettiğini anlatmak için herhalde sanattan daha etkili bir araç olamaz.’’ Derken; ifade eden toplum olarak daha iyi bir gelecek arzu ediyorsak, yaratıcılığa ve cesur adımlara her zamankinden daha fazla ihtiyacımız olduğunu vurguluyor.
İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı 7. Kıta eserleri, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’nin Tophane’deki yeni binası ,Fransız Kültür Merkezi, Pera Müzesi ve Büyükada’da konumlandırıldı. Bienalin ana mekânı olan Pera Müzesi’nde 37 sanatçı ve sanatçı kolektifinin Antroposen çağını farklı perspektiflerden ele alan gerçek ya da kurmaca hikâyelere dayalı eserleri yer alıyor. Pera Film’in İstanbul Bienali kapsamında hazırladığı film programı da sergi boyunca müzede izleyiciyle buluşuyor. Pera Müzesi’nde yer alan 16. İstanbul Bienali sergisini ziyaret ettiğinizde, herhangi bir tarih veya arkeoloji müzesinde yer alması muhtemel olan ancak tarih kitaplarında yer almayan hayali uygarlıkları keşfetmenin yolunu yakalayacaksınız.
Ekim ayının yazdan kalan son günlerinde; farklı kültürlere ev sahipliği yapmış Büyükada’ da 16. İstanbul Bienali’nde ilginç sanatsal keşiflerle karşılaşarak; şehirden uzakta, mekânsal ve zamansal açıdan bienal deneyimini zenginleştirme olanağı bulacaksınız. Hacopulo Köşkü’nde Monster Chetwynd, Taş Mektep’te Hale Tenger, Mizzi Köşkü’nde Glenn Ligon, Anadolu Kulübü’nde Armin Linke ve Ursula Mayer, sahilde Andrea Zittel’in eserleri doğal yaşam ortamlarında izleyebileceksiniz.
‘’Yedinci Kıta’’ sanatı, insanın etkilerini takip ettiği yolları, bıraktığı izleriyle insan-olmayanlarla etkileşimini araştıran bir antropoloji olarak tanımlıyor. Bienal ana başlığını, Antroposen çağının (Antroposen; jeolojik faaliyetlerden ziyade insan faaliyetlerinin yol açmış olduğu çağ olarak açıklanıyor) küresel ısınmayla birlikte en gözle görünür sonuçlarından biri olan, Pasifik Okyanusu’nun ortasındaki devasa atık yığınından alıyor. Popüler bilimdeki adıyla “Yedinci Kıta”, 3,4 milyon kilometrekare genişliğinde, 7 milyon ton ağırlığındaki bir plastik yığınından meydana geliyor. Bienalin ana konusu, insan atıklarının okyanusun ortasında dünyaya yeni bir kıta kazandırdığı gerçeğine odaklanıyor. 16. İstanbul Bienali ekolojik sorunlar karşısında güncel sanat aracılığıyla pek çok sanatçı, düşünür, antropolog ve çevreciyle araştırarak, farkındalıkla bakılan bir açı yaratmak ve belki de bir çıkış noktası bulmak amacını taşıyor.
Diyebilirim ki; çevreyi tehdit eden sorunlara bireysel olarak verilen tepkilerin sanat bağlamında, sanatçıları aynı platform üzerinde dans ettiren etkili görsel üretimleri; beni dünyayı daha bir farklı açıdan görmemi sağlayan görüş açısıyla buluşturdu. Birbirleriyle bağlantılı işlerin yan yana geldiği, resmin yanındaki entalasyonun sesi olduğu; heykelin yanında izlenen videoyla bağlantılı duruş sergilediği, ahenk taşıyan işlerin uzun zaman içinde derin bir düşünce ve emekle hazırlanmış muhteşem bir görseller topluluğu oluşturduğu özel bir İstanbul Bienaliyle karşılaştım.
İnsan merkezli-iklim değişimi karşıtlığını mükemmel bir şekilde yansıtan mekanları gidip görmemek, gezip izlememek, düşünüp sorgulamamak gerçekten ayıbımız olur. Hatırlatma: Ücretsiz davetiye için 16bziyaret.iksv.org sitesinde başvuru formunu doldurup, telefonunuza gönderilen dijital karekod ile (çıktısı da olabilir) mekân girişlerindeki okuyuculara taratarak sergi mekânlarına giriş yapabilirsiniz. Bienal 10 Kasım 2019 tarihinde sona eriyor.
|