Kadın- kadınını öldüren adamlara bakın bakalım. Sanatın herhangi bir dalıyla ilgileri var mı? Bir müzik aletini çalıyor ya da koleksiyonunu yaptığı bir ‘’şey ‘’var mı? ‘’Gazoz kapağı’’ bile olabilir. Dünyanın konuştuğu ortak dil olan sanatın herhangi bir yönüyle ilgileniyor mu?
Ya da sürekli beyni geliştiren bir konuyla ilgili mi?
Sosyal değil. Özgüveni yok. Duygularını-sıkıntı ve sevinçlerini doğru cümlelerle ortaya koyamaz. Bundan dolayı stresli, kaba; olaylara üstünkörü, ya siyah ya beyaz diyen grisi olmayan adamlar. İşte kadınları bu adamlar öldürüyor. Bir kadının çocuğu olan, çocuklarının analarını gözü kırpmadan öldüren adamlar bunlar.
Bir namus bellemişler. Nedense o namus kendi bacak aralarında değil de, kadınlarının bacak aralarında yer alıyor. Konu daima kadın üzerinden yürüyor. İster başındaki, ister k....da ki örtü olsun. Bunlar, basit, sığ, zavallı bir duruşa sahip erkekler.
Sözüm meclisten dışarı…
Hepsi eğitimsiz mi? Genelde ama eğitimli erkeklerde kadınları öldürüyor.
Çünkü Azizname devam ediyor. Eğitim cehaleti öldürüyor ama eşeklik baki kalıyor.
Hani nerede? Açık fikirli, minnettar, iyimser, samimi, meraklı, kibar, destekleyen, ilham veren, koruyan, kollayan, alma-verme dengesini kurabilen erkekler… Neden azınlıkta kaldılar? Bunun sebebini masaya yatırmak gerekiyor.
Denge. İnsan olma hakkı üzerinden kadın-erkek ayrıştırmaksızın bakabilmeyi becerebilmek. Çözüm=Eğitim’den geçiyordu. 2020’de artık Çözüm=(Eğitim+Sanat+Spor)dan geçiyor. Tüm kapalı beyinleri harekete geçirecek tek ‘’Altın anahtar’’ artık bu Rekreaktif olguları da içine alıyor.
Laik düzende kadın-erkek ayrıştırmadan düzeyli öğretmenlerce verilecek, güncel ve sürdürülebilir eğitim politikalarının acilen belirlenmesi gerekiyor.
Kız-erkek ayrıştırmadan, çocukları arasında evlat eşitliğini uygulayan, erkeğine, kadınına iş hayatının her dalında yer açan bir toplum haline gelmemiz şarttır.
Ancak, eşit vatandaşlık hakları cinsiyet ayrımı gözetmeden verildiğinde, iş hayatının tamamının %50 kadın-%50 si erkekten oluştuğunda; kadına insan gözüyle bakan erkek sayısı arttığında Azizname’ye noktayı koyabiliriz.
İyilik ve sevgi duygularının insanımızın içinde beslenerek büyümesini sağlamalıyız. Empati’nin anlamını bilmeli, yaşantımızda uygulamalıyız. ‘’Bana dokunmayan yılan bin yaşasın’’ deyimi artık eskidi. Çağdaş yılanların zehrini ne zaman kime boşaltacağını kestirmek zorlaştı.
Çocuklar üzerinde uygulanan çalışmalar anneden ayrı kalma stresi benzeri incinmelerin, genlerle üç nesil taşınabileceğini gösteriyor. Çünkü çocukluktan aile içinde zamanında çözülemeyen her problem diğerinin üstüne ağırlığını bırakıyor. Yıllar içinde yükü artıyor.
Sevilmek, mutlu, yolunda giden iş ve aile ilişkileri; tatmin sağlayan, enerjiyi yükselten, yaşamı kolaylaştıran modellerdir. Güvensizlik, öfke, kendini ifade edememe, terk edilme korkusuyla, terk etmeyi tercih etme, incitme korkusu, hayal kırıklığı yaşamaya dayanamama gibi duygularla baş edememek; yani duygusal anlamda ayağını yere sağlam basamamak, ilişkilerde başarısızlığı getiriyor.
Yapay zekanın avuçladığı yepyeni bir geleceğe doğru yürürken, temsiliyet, çalışma, ekonomik, ifade ve politik haklar gibi kadın-erkek eşit vatandaşlık haklarında ayrımcılık kabul edilemez .
Eğitimli kadınlarla, her iş dalında toplumun %50 sinin kadınlardan oluştuğu, kadınlarla birlikte iş yaşamını omuzlayacak eğitimli erkekler den oluşan bir topluma acil ihtiyacımız var.
Bunun için öncelikle eğitim sistemimiz revize edilmeli. Kadın güçlendirilirken, erkekte eğitimle birlikte farkındalık arttırılmalıdır.
İnsanın, kadın-erkek eğitilirken mutlaka bir sanat dalıyla tanıştırılması şarttır. Evrensel dil olan sanat, kendimizi keşfederken, hareketlerimizi ve hislerimizi oluşturmada farklılık yaratacak; önümüzde adil, zulüm, adaletsizlik, cinsiyet ayrımı olgularına yüz vermeyeceğimiz çağdaş bir ufuk açacaktır.
Eğitim, sanat ve spor karakterimizi doğru olarak oluşturmamızın tek yolunun üçlü bileşeni: ‘’Altın Anahtarı’’dır.
|