Tv41’de öğleden sonra kuşağında yayınlanan Semahat Çin ile YAŞAMI PAYLAŞMAK programına Kocaeli Yüksek Öğrenimliler Derneği gezginleri olarak; Vural Atılgan ve Akın Turan ile birlikte katıldık.
Yaşamı paylaşmak başlığı altında bir araya gelerek, Semahat Çin hanımın zarif misafirperverliğinde iki saat boyunca seyahat ve fotoğraf başlıkları altında çok güzel bir sohbete imza attığımız inanıyorum.
İlgiyle izlenen programda, Orman Yüksek Mühendisi Vural Atılgan, Türkiye’yi işi gereği defalarca dolaşan, emekliliğinde de doğa sevdasına eşlik eden fotoğraf çekme tutkusunun gezilerine paralel olarak devam ettiğini belirten Atılgan; KYÖD Kocaeli Gezginler gurubunun da böylece oluştuğunu anlatırken, program sırasında da fotoğraf çekmeyi sürdürerek, bizleri hayrete düşürdü. Zengin bir fotoğraf makinesi koleksiyonuna sahip Vural Bey ‘in muhteşem bir fotoğraf tutkusu var.
KYÖD ile son yaptığımız gezide, hava aşırı derece soğuktu. Yine de fotoğraf çekmeme mani olamamıştı. Fotoğraflarım eşliğinde ben de ‘’Yaşamı Paylaşmak’’ ailesine Beypazarı’nın beni etkileyen yönlerini dile getirmeye çalıştım.
Beypazarlılar güler yüzlü, samimi, misafirperver ve paylaşımcı insanlar. Bu beni çok etkiledi. Neredeyse ikramlarla karnımızı doyurduk diyebilirim. Fırından yeni çıkan Beypazarı kurusun aslında Osmanlı Devri’nde savaşa giden Yeniçeri’lerin katığı olduğunu öğrenmek ilgi çekiciydi. Nesrin Teyze’nin Oklava Baklavası, zeytinyağlı dolması, kepekli tarhanası, ısırganlı-biberli-pancarlı erişteleri; doğal sebze kuruları arasında kendimizi kaybedip her şeyin tadına baktığımızı saklamayacağım. Devamında da hepsinden satın aldığımızı anladınız tabi.
Beypazarı’nda hemen merkezde havuç heykeli var. Burada havuç çok bol yetişiyor. Zehra hanımın elinden içtiğimiz sıkılmış havuç suyunun lezzeti de bir başkaydı hani.
Mühendis arkadaşımız Akın Turan’ı Beypazarı’nda en çok Gümüş ustalarının el mahareti etkilemiş. Bizlere, küçük bir ön araştırma, ve yerinde soruşturmayla Gümüş madeni olmayan yörede bu sanatın çırak-usta ilişkisiyle aktarıldığını ve 1800’lü yıllarda Beypazarı’na yerleşen gayrimüslüm ustaların çıraklarının, ustalaşarak Gümüş işlemeciliğinin devam ettiği bilgisini aktardı.
Gezi ve fotoğraf odaklı Beypazarı sohbetimiz, oybirliğiyle ‘’Emekle çekilen her fotoğraf bir sanattır’’ fikrine herkesin katılımıyla son buldu. Bu keyifli sohbetleri devam ettirme konusunda da anlaştık.
Hani meşhur bir söz vardır ‘’Gezen mi çok bilir, okuyan mı?’’ Derler. İkisinin birbirini tamamladığı son derece açık. Gezip görüyorsunuz ama geçmiş zamanları kayda alınmış yazılar ve çekilmiş fotoğraflarla birleştirirseniz, doğru bilgilere ulaşıyorsunuz.
Bir gezi öncesinde o yerle ilgili bilgi edinmek ve gördüklerimizi üstüne koymak, son derece verimli oluyor.
Tarih ve kültürümüzün korunması ve tanıtılması açısından fotoğraf çok önemli evrensel bir dil. Tıpkı müzik ve resim gibi. Devamında paylaşmak; bilgi ve fotoğrafı paylaşma sürecide aynı önemi taşıyor.
Fotoğraf aynı zamanda insanın geçmişiyle ‘’Yüz yüze gelmesi- geçmişin iyi ya da kötü yüze çarpması’’dır, bence.
Son günlerde yaşamımız Doğa felaketleriyle alt-üst olmuş durumda. Elazığ depreminde yaşanan elim durum, kayıplarımız, mağdurlarımız; analarının gözbebeği, şehit düşen askerlerimiz; çığ felaketinde üst üste kaybettiğimiz canlar, Sabiha Gökçen’de yaşanan talihsiz uçak kazasında verdiğimiz kayıplar, yaralılarımız var.
2020 ne yazık zulmeden bir yanıyla geldi. Bu felaketlerde yaşamını kaybeden yurttaşlarımıza rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.
Devletime sesleniyorum; insan hayatı çok değerlidir. Konularında uzman insanları ötelemek, insan hayatını göz ardı etmektir.
Felaketler sırasında çekilen olay fotoğrafları, alınmayan önlemlerin sonucunun yıllarla yüzlere çarpılması olarak kalacaktır. Olanı değiştirmek mümkün değildir ama bugünden başlayarak önlem almak mümkündür.
Rahmetli babamın sık tekrarladığı bir söz vardı. ‘’Tedbirde kusur, kadere iftiradır’’ derdi.
|