Her birimizin SEVGİLİ’ye MEKTUP yazmışlığımız vardır, değil mi? Bir koşu Postaneye gidip, pulumuzu alıp, zarfın üzerine yapıştırıp mektup kutusuna attık mı, geriye gelecek cevabı beklemenin sabırsızlığı kalırdı.
Çarpan yüreklerin sesiyle titreyen eller, Aşk mektuplarına kalpler çizer, asker mektuplarına bir tutam saç ekler, nişanlının mektubuna parfüm sıkardı.
Mektup, geleneksel kültürümüzün bugün geldiği noktada, hızlı yaşanan modern-çağdaş ikliminde yerini koruyamadı ve teknoloji tarafından giyotine gönderildi.
Kelimeler artık mektuplara değil, mesajlara yazılmakta, kısa not olarak emojilerle desteklenmekte. Ayrıca kelimelerin hakkı da yenmekte. Sessiz harflere dönüşen kısaltmalarla kullanılmakta. Hız çok önemli, sabır kalmadı. Kimse beklemek istemiyor.
Yazı, resim ile ilişki kurarak, yakınlaşıyor. Tarihin ilk evrelerindeki varoluşuna şapka mı çıkarıyor? Dersiniz.
Resmin yazı ile ilişkisi resmin anlaşılmasını, görünür kılar. Yazı, resmin Göbeklitepe’de dikitlerin üzerine kazılmasından binlerce yıl sonra Sümerlerin buluşuyla 6000 yıldır yazılmaktadır. İncelendiğinde resmin yazının Ata’sı olduğu pekala anlaşılır. Yazının keşfi, resmin ‘’yapı-bozumu’’ ile oluşur. Sanatkar insanoğlunun resmi soyutlamasıyla ‘’şematik olgular’’ortaya çıkar. Yazıda resimle destekli ‘’işaretler dili’’ne ulaşılır.
Resimler duygu ve düşüncelerin sembolik anlatımı olurken, düşünceleri açıklamada yetmeyen kelimelerin itici gücü olmaya devam ediyor.
Yazı varoluşunu ispat etmek için uzun bir yolculuk yaparken; resmin Piktogram, Hiyeroglif olarak iki partnerle yürüdüğü yolda Piktogram bir adım öne çıkar. Resimli yazı sembollerinden oluşan Piktogram resmin çizgisinin temel taşıdır. Mısır Hiyeroglif yazısı Mısır resim üslubunun geleneksel özellikleri bünyesinde barındırır. Bunu Çin yazısında da görmekteyiz.
Yeni, her zaman bir farklılık yaratmalıdır. Arkadaşım Nilgün Karatopraklı, yeni bir galeri açma hazırlığında olunca; NİL&ART -Wonderful&ART elbirliğiyle hazırlanan ‘’Sevgiliye Mektuplar’’ etkinliğini hayata geçirme kararı aldık.
Farklı bir hayal, düşünce, plan ve uygulama sonucunda NİL&ART, “Sevgiliye Mektuplar” adlı karma sergiyle İstanbul sanat dünyasına ‘’Merhaba’’ dedi. Serginin Kreatif direktörlüğünü Nilgün üstlenirken, Art koordinatörlüğünü de bana düştü.
İlkleri hep sevmişimdir. Resimle fotoğrafın buluştuğu ilk sergi, ilk butik sergi, fotoğrafın resme aktarımının altını çizen ilk sergi, resmin köşe yazılarına eşlik ettiği ilk sergiler hep benim başımın altından çıkmıştır. Farkındalık yaratan konuları, insan-resim-yazı etkileşimini önemsemekteyim. Gördüğümüz ilgiden anlaşıldı ki fark yaratan bir başlangıçla, doğru bir iş yaptık. Desen-renk ikilisinden oluşan anlatım şekli ‘’resimsel söylev ile yazınsal dili’’ ilişkilendirdik. Katılımcılarımız içten duygularını kağıtlara ve desene dökerek sergimizde yer aldılar. Seçici olmak konusunda zorlandığımızı ifade etmeliyim. Mektup seçiminde zorlandık. Sergimizi belli düzeyde tutmak için sergiyi, on kişi ile sınırlandırmayı uygun gördük.
SEV-Gİ iki heceli ama kocaman bir sözcük. İçine neleri, kimleri almaz ki? Öylesine yüce gönüllüdür ki, hayallerimiz, aşklarımız, özlemlerimiz renkli bir yumak gibidir, içinde… Yazarları, çizerleri ‘’Sevgili Eşim, karım, kocam, kızım, oğlum, evladım, annem, babam, kardeşim, torunum, dostum’’ başlıkları başlıklar altında mektuplar yazmaya davet ettik. Benim ve Nilgün’ünde mektup ve eserlerimizle desteklediğimiz sergide konuklarımız, mektupları okurken duygu dalgalanmaları yaşadılar. Hatıralar canlandı. Gözpınarlarında yaşlar oluştu.
Kadıköy yeni bir sanat galerisi kazanırken, sanat, edebiyat ve basın dünyasının ilgi gösterdiği sergiye eser ve mektuplarıyla, her biri alanında isim sahibi değerli sanatçılar; Ayten Akgürbüz, Eyüp Büyükbostancı, Sevgi Ünal, Şahnaz Yılmaz, Ülkü Cılızoğlu, Vuslat Karatopraklı Seçkin ve M.Yahya Efe katıldılar. Destekleri için kendilerine şükran duymaktayım.
Değerli konuklarımız arasında bulunan’’Resimlerini satmayan tek ressam’’ unvanını taşıyan Işık Üniversitesi Eğitmeni İsmail Avcı ve Sanat Tasarım Gazetesi Yayın Yönetmeni Doçent Dr. Ümit
Gezgin sergideki işleri inceledikten sonra; sembol haline gelen mektupların desenle harmanlanarak bir sevgi gününde sunulmasının ayrıcalığına hayran kaldıklarını belirtiler. Serginin içeriği doğrultusunda, kesinlikle süreklilik arz etmesi dileğinde bulundular.
Mektup’un geleneksel kültürümüzde önemini yitirdiği dönemde değerli katılımcılarımızla fark yaratmanın heyecanını yaşadık.‘’Sevgiliye Mektuplar ‘’ ın sonsuz okunabilirliğinin yazı ile resmin yollarının sonsuza dek kesişeceğini gözlemledik. Soyut işaretler dili yazının, içsel duygunun dışa vurumu olan desenle mükemmel dansını izledik.
|