Atakan’ın kitap sevdası gündemin başköşesinde kendine yer buldu.
Son yıllarda popülaritesi günden güne yükselen video oyunları, cep telefonu bağımlılığı ve sosyal medya düşkünü çocuklarımıza ‘’Kitap okuyun’’ cümlesini yineleyip durduk. Anne-babalara ‘’Evde kitap okuyup çocuklarınıza örnek teşkil edin’’ Dedik. Edebiyatın dayanılmaz hafifliğini aşılamaya çalıştık, durduk. Derken ‘’Atakan geldi’’ ezber bozuldu.
Sosyal medyada bir video dönüyor. Kitap rafları arasında dolaşan bir çocukla mini bir söyleşi yapılıyor. Orada özel bir çocuk görüyoruz. Ezber bozan bir çocuk. İnsanların ezberi bozuluyor. ‘’Okumasın’’ diyorlar. Birden insanlar Psikolog, Psikiatris, Yargıç kesiliyorlar. Bu arada konusunda uzman olanların olumlu eleştirilerini ayrı tuttuğumuz belirtmek isterim.
10 yaşında ki Atakan belli ki zeki ve özel bir çocuk. Hiçbir ailenin çocuğuna zorla Jan Jak Russo, Aristotales, Spinoza ya da Metin Özbek okutabileceğini sanmam. Çocuk ilgi duyduklarını okur. Nihilizm’i merak etmişse, onu okur. Nereden mi biliyorum? Kendimden ve torunumdan …
Babamın kütüphanesindeki kitaplar arasından ilgimi çekenler, kişisel gelişim kitapları olmuştu. Okulda önerilen çocuk kitapları yerine 10 yaşındayken Dale Carnegie kitaplarını, beğendiğim satırların altını çizerek okurdum. Hala son baskılarıyla bu konuda yazılmış en eski kitaplar olarak başucumda ki yerlerini korurlar.
Ve torunum şimdi 10 yaşında. Yaşının kitapları ona hiç mi hiç ilginç gelmiyor. Öğretici, düşündürücü, bilgi hazinesi kitaplarla, konularla ilgileniyor. Okumak zorunda mı hissediyor? Siz hiç zorla bir kitabı okudunuz mu?
Demem o ki kişilik yapısı çocuğun seçimlerini ve ilgi alanlarını belirler. Günümüz çocuklarının internet üzerinden bilgiye kolayca ulaşımı düşünülürse, dünkü çocuklardan farklı yanlarının olacağı kesindir.
Atakan çok uç bir çocuk. Belli ki hafıza ve ezber yeteneği ve ayrıca taklit yeteneği de kuvvetli. Soruyor, düşünüyor, okuyor ve sonuç çıkarıyor. Koskoca insanların kendini hala tanıyamadığı, boş konularla uğraştığı günümüzde, bilginin peşinden koşuyor. İlgi alanları gelişimine hızlı bir katkıda bulunuyor. Ehil ellerde yetiştirildiğinde bir deha olabilir.
Diyor ki; Okuldan önce ahlak-terbiye-saygı ve sonra felsefe eğitimi verilmelidir. Hukuk ve adalet onu takip edecektir. Atakan, kendini ve insanlığı keşfetmeye çalışıyor.
Artık günümüz çocuklarının bizlerden daha farklı bir gelişim süreci geçirdiğini kabul etmeliyiz. Onlar bir televizyonda haber izlerken dinliyorlar. Bizim yaşadığımız çocukluk döneminden daha fazla söz hakkına sahip oldukları için-bunu onlara biz verdik- düşüncelerini rahatça ortaya koyabiliyorlar.
Görülüyor ki şu anda ki kitap sevdası Atakan’a iyi geliyor. Kitap okumanın verdiği hazzın, bir yandan da üretmeyi engellediği tezi var ki; son derece tartışmaya açık.
‘’Okuma İlleti’’ kitabının yazarı Mikita Brottman anne ve babasının tartışmasına şahit olduğunda, annesinin babasına karşı kendisini ‘’Bunun yanlış bir yanı yok! Çocukların okuması iyidir.’’ Diye savunurken babasının ‘’Evet doğru ama bizim çocuk kahrolası Shakespeare okuyor!’’ Dediğini anlatır. Ve derki ‘’ Oysa ben gerçek yaşamın solgun boşluğunu dolduruyordum.’’
Kitaplar iyidir. Kitapçılarda kök salmak bir o kadar daha iyidir. Geçen gün iki buçuk saat geçirdiğim kitapçıda bulduğum kitabı ödemesini yapmak için kasiyere uzatınca; hayretle yüzüme baktı ve ‘’Bu kitabı nasıl buldunuz?’’dedi. John Covel’in ‘’Bir Papazın Osmanlı Günlüğü’’ idi.
Seçimlerimiz kimliğimizi belirler.
Atakan’ı rahat bırakalım.
Ailesi mutlaka Atakan’la gerektiği şekilde ilgilenecektir.
Medya fenomeni olmasına gelince; güzel şeyleri paylaşmak gerek. İzlemek, anlamak, pay çıkarmak gerek. Olumlu ya da olumsuz…
Atakan’ın yüzünde ki makyaja gelince; açıkçası onu çözemedim.
Nasılsa aile bu ilgiden sonra kendini bir açıklama yapmak zorunda hissedecektir.
Kitaplarla ilişkili bir yaşam kurmak ve okumak; kitaplara sevdalanmak güzeldir.
|