Hepimizin, mezar taşında iki tarih yazacak. Bizi ziyarete gelenler bu tarihlere bakacak, okuyacaklar. Oysa bizim için önemli olan tek şey; o iki tarih arasındaki küçük çizgidir. Yaşamımız hepi topu o kısacık çizgi içindeki zaman dilimine sığmıştır.
İki tarih arasındaki bir küçük çizgi, silik de olabilir, derin ve göze batan bir şekil de alabilir. Bunun için önemli bir hayat yaşamayı seçmek gerekir.
Hazır olalım veya olmayalım; her şeyi ardımızda bırakacağımız bir gün gelecektir. Bir gündoğumuna daha gözümüzü açamayacağımız, bir akşam güneşinin batışına daha tanıklık edemeyeceğimiz, sonsuzluğa teslim olacağımız bir an. Boşa harcanan dakikaların, koşup giden saatlerin, birbiri ardına devinen haftanın günlerinin, hafta sonlarının olmadığı, sonsuz zamanlara ruh ve bedenimizi bırakmak zorunda kalacağımız bir an.
Banka hesabımızın, ismimizin önüne gayret ve emekle eklediğimiz sıfatların, maddi ve manevi değerlerin, alacak ve borçların değersizleştiği bir an. Umutlarımızın, hayal kırıklıklarımızın, kıskançlıklarımızın, kin ve öfkemizin, tutkularımız ve planlarımızın, aşklarımızın son kullanma tarihiyle yüzleşeceğimiz bir an.
Hepsi değersizleşecek. Yaşam bizim için tedavülden kalkan eski paraya dönüşecek. Kazanç ve kayıplar önemsiz, geçtiğimiz yollar, yanlışa düştüğümüz patikalar, güzelliğimiz, yakışıklılığımız, zeki ya da akılsız oluşumuz, kadın ya da erkek, tenimizin beyaz, sarı ya da kara oluşu… Bunların hepsi önemini yitirecek.
‘’ Yaşarken öldürdün bizi’’ dediğinizi duyar gibiyim. Ya da ‘’Boşa mı yaşıyoruz?’’ diye sorduğunuzu. Hadi gelin beraber bakalım öyleyse, yaşamı önemli kılan nedir? Yaşadığımız günlerin değeri ne ile ölçülür; bir göz atalım.
Önemli olan, ne satın aldığımız mı, ne inşa ettiğimiz mi?
Önemli olan ne aldığımız mı, ne verdiğimiz mi?
Önemli olan başarımız mı yoksa başarımızın taşıdığı anlam mı?
Önemli olan öğrendiklerimiz mi, öğrettiklerimiz mi?
Önemli olan doğruluk, dürüstlük, merhamet, fedakarlık ve cesaretle attığımız adımların başka yaşamları mı yoksa bizim yaşamımızı mı zenginleştirdiği?
Önemli olan egolarımızı doyurmak mı yoksa diğer insanları yüreklendiren, öncülük edebilen bir insan olmak mı?
Önemli olan yeteneklerimiz mi, karakterimiz mi?
Ben derim ki; önemli olan ardında iyi, güzel, anlamlı bir İZ BIRAKMAK! Sevgi bırakmak, sevda bırakmak, minnet ve şevkat ve öğreti bırakmak! Siz neler dersiniz?
Hayatımıza eşlik eden kişi sayısı ne olursa olsun, gittiğimizde yokluğumuzu, yoksunluğumuzu kaç kişiye hissettireceğimizdir, önemli olan. Geride kalan hatıralarımız eğer bizi seven kalplere değebilmişsek, onlarda yaşayacaktır. Ta ki onlarda bizi hatırlamayı bırakana ya da yanımıza doğru yolculuğa çıktıkları zamana kadar.
Doğum ve ölüm tarihlerimiz arasındaki çizgiyi rastlantıya bırakamayız. Koşullar ne olursa olsun yaşam seçimlerimizden oluşur. Rastlantısal hayat yaşamayı değil, içi dolu önemli bir hayata imza atmayı seçmemiz gerekiyor. Hayatı planlamak, programlamak, hedef koymak gerekiyor.
Ah kör talihim mi dediniz? Unutmayın! Zaman, sabır, doğru hedef, planlama ve emekle atalarımızın dediği gibi ‘’Dut yaprağı atlas olur’’.
Hatırlamak gerekir ki aldığımızla hayatımızı kazanırız ama verdiklerimizle hayatımızı kurarız.
100 sene sonra hatırlanmıyor olabiliriz. Bunu değiştirecek tek şey, yaşamda kalıcı iz bırakma, o kısa çizgiyi derin ve belirgin çizdirebilmektir.
Önemli olan o iki tarih arasındaki kısa küçük çizgidir.
|