2020 yılında Şeker Bayramı’nı olduğu gibi Kurban Bayramımızı da Covid-19 gölgesinde kutluyoruz.
Büyükler ‘’Nerede o eski bayramlar?’’ diye hayıflanırlardı; şimdi bizlerde ‘’Nerede o eski bayramlar?’’ diyoruz.
O en eski bayram günlerinde ailenin en büyüğünün bayram sofrasında buluşulurdu. Beyler bayram namazını eda ederler. Döndüklerinde evcek oturulan kahvaltı sofrası hanımlar tarafından hazır edilmiş olurdu. Evdeki büyüklerin elleri öpülür, hayır duaları alınırdı. Komşu ziyaretleri yapılır. Türk kahvesi, likör ve çikolata ya da lokum ile taçlanır; hal hatır sorulur, ziyaretler kısa olurdu.
Çocuklar için harçlıklar beyaz mendillere konur, renkli şekerlemeler kristal şekerliklerde yerini alırdı. El öpen her çocuğun aklında alacağı harçlıkla edineceği oyuncağın hayali dans ederdi.
Bu anlattıklarım şimdi büyüklerimizin andığı EN ESKİ BAYRAM GÜNLERİ’nde kaldı.
Bizim eski bayramlarımızda, üç ay öncesinden izinler, seyahat programları ayarlanır; bayramlar çalışan aileler için birer tatil molasına dönüşürdü. Büyüklere ya bir hafta öncesinden gidilir, ya da bin bir mazeretle telefonda gönülleri alınırdı. Hatırlarsanız, bir müddet televizyonlar bolca bayram günü gözü kapı ve pencerede, evlatları gelmeyince burulan anne-baba görüntüleriyle dolmuştu.
Ailecek seyahate çıkılan o yıllar da ESKİ BAYRAM GÜNLERİ’ n de kaldı.
Birbirimizi görebilmek hele ki 65 yaş üstü olanlar için anlamsızca bir yasağın kıskacında, belirli saatler arasına sıkıştı. Covid-19 el ense etrafımızda fırıldak gibi dönerken, sosyal mesafe, maske takma zorunluluğu, kapalı alanlarda toplanmanın salgını arttırması korkusuyla açık alanlara taşan görüşmelere dönüştü.
Ülke ya da şehir dışında olanlarla görüntülü konuşmalar, hasret gidermenin yeni biçimi oldu. Deliye her gün bayram moduna geçtik.
Korona Virüs salgınıysa geçmek ne kelime son hız yayılmaya devam ediyor. Hastaneler dolu. Hastaların bir bölümü evlerinde tedaviye alınıyor. 65 yaş kısıtlı dolaşımı devam ediyor ama o evlere gençler taşıtıcı olarak girip çıkıyorlar.
Ertelenen düğünler, dernekler kuruluyor. Sosyal mesafe hak getire. Maskeler ya çene altı ya da kolluk olarak kullanılıyor. Yaz mevsimiyle gelen rehavet salgını körüklüyor.
Ülkece, önümüzü göremiyoruz. Ekonomi, eğitim, sosyal faaliyetler sisler içinde, netlik yok.
İktidar konuşuyor ama ne derse bizler tam tersini yaşıyoruz.
İNDİ diyorlar ÇIKIYOR.
BOLLUK diyorlar YOKLUK var.
DAĞITTIK diyorlar ALMADIK.
UCUZ diyorlar PAHALI.
YOK diyorlar VAR.
VAR diyorlar YOK.
İktidar, dünyayı kurtarıyor ama ülke çomak sokulmuş arı kovanına döndü. Covid-19 herkesi gerdi. Tahammülsüz olduk. Cumhuriyetten alınan yetkiyle oturulan koltuklarda birde ULUSAL DEĞERLERİMİZ’e dil uzatılınca ayarlarımız hepten bozuluyor.
Kılıç ve savaş kaba gücün simgesidir. Kalem bilgiyi, çağdaş yönde ilerlemeyi simgeler. Bilgiyle donanmış kalem her zaman kılıçtan üstündür.
Geçmiş tarihi doğru bilmek gerekir. Okumak gerekir. Kulaktan dolma bilgilerle, işine geldiği gibi ya da laf olsun diye bilgiçlik taslamak olmaz. 24 Temmuz 1923’de imzalanan Lozan Antlaşmasıyla sınırlarımızın bu günkü halini aldığını, ülkemizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ü görmezden gelmek HİÇ OLMAZ.
Lanet ise öyle bir beladır ki; bumerang misali o dilin sahibine geri döner.
Görülüyor ki ülkemin bilgi açığı var. Bu eksiklik ancak kız çocuklarının bilim ve ilim yolunda eğitim görmesiyle aşılır. Gelin bu bayram kurban bağışlarımızı Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğine yapalım. Kız çocuklarımızın eğitimine katkıda bulunalım.
Ülkemizin sevgi ve iyilikle kuşatılmış birlik ve beraberliğe her zamankinden daha çok ihtiyacı var. Umarım bu bayram vaazlar ve söylevlerle dini ve milli duyguların yükseldiği bir bayram olur. Cenab-ı Hak işte o zaman amel defterlerine sevapları yazar.
Ülkemin ve Müslüman aleminin bayramı kutluyor, okuyucularıma en güzel dileklerimi iletiyorum.
Harika Ören
29 07 2020
Kocaeli/Körfez
|