Avrupa Konseyi İstanbul Sözleşmesi 11 Mayıs 2011’de dönemin başbakanı şimdi Türkiye Cumhuriyet’i Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın attığı imzayla TBMM’ne sunuldu. Kadını şiddete karşı koruyan ilk ortak belgedir. Kadının ikinci sınıf olmadığını, erkekle eşit olduğunu vurgulamaktadır. Bütün partilerin oy birliğiyle 13 gün sonra kanunlaşan İstanbul Sözleşmesi bugün kimleri rahatsız ediyor da vazgeçilmek isteniyor.
O günden bu güne değişen nedir? Kaldırılsın diyenler kimlerdir? Bu kişiler ya da kurumlar sözleşmede ki hangi maddeye karşı çıkmaktalar?
Biz kadınlar neden daima başımıza bir şey gelir korkusuyla yaşamaktayız? Çünkü neredeyse her gün bir KADIN ÖLDÜRÜLÜYOR. Babalar kızlarını, karılarını, çocuklarını, sevgililerini; oğullar analarını, karılarını, çocuklarını yetmiyor karılarının ailelerini; silahla, bıçakla, boğarak, darp ederek; vuruyor, yakıyor, boğuyor, betona gömüyorlar. Kadın genellikle en yakınından darbe alıyor. Ve bu erkekler sonra da arsızca ‘’pişmanım’’ diyorlar.
Kadına yönelik şiddet siyasal, sosyal, ekonomik ve kültürel hayata katılan kadınların karşısına İnsan Hakları’nın en yaygın ihlali olarak çıkıyor. Kadın ekonomik özgürlüğünü kazanıp, haklarına sahip çıkmaya başladığı noktada şiddete maruz kalıyor. Kadına yönelik aile içi şiddet kadınları fiziksel ve psikolojik olarak etkilerken, yaşam içindeki sosyal ve ekonomik statülerinin gelişimini de engelliyor.
İstanbul Sözleşmesi ne diyor? ‘’Kadınla erkek eşittir. Erkek kadını dövemez. Şiddet uygulayamaz. Küfür edemez. Aşağılayamaz.’’ Diyor.
Müslümanlığıyla övünen bir kısım erkek gurubu işte bu kurallara uymak istemiyor, geveleyip duruyorlar. Yani ne diyorlar. ‘’Kadınla erkek eşit değildir. Erkek kadını döver. Şiddet Uygular. Küfür eder. Aşağılar.’’ Diyorlar. Hatta hiç utanmadan, sıkılmadan anaları, bacıları, kızları yokmuş gibi İstanbul Sözleşmesini savunan kadınlara ‘’Fahişe’’ diyebiliyorlar. Kusura bakmasınlar, böyle düşünen erkekler asla Müslüman’ım demesinler. Müslümanlığa leke sürmesinler.
Müslüman bir ailenin kızıyım. Büyüklerim Orta Asya’dan gelmiş, Gümüşhane’ye yerleşmişler. Soyum, Hacı, Hoca, Müderris dolu. Bizim ailenin kadınları saygı gördüler. Şevkat ve bilgiyle Atatürk Devrimleri’nin izinde eğitildiler. Türkiye’yi 200 yıl geriye taşımayı düşünen örümcek kafalar hadlerini bilsinler.
Kısaca İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen ‘’Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’’n den geri adım atma haberleri #istanbulsözleşmesiyaşatır sloganıyla tüm ülkeye dalga dalga yayıldı.
Kadınlar erkek öfkesinin neden kendi üzerlerinden yol bulduğunu; boşanmak, ayrılmak isteyen kadının neden öldürüldüğünü, neden her gün bir kadın cinayetine uyandıklarını; kadınlara karşı böylesine umarsız şiddet dolu katliamlarının neden yapıldığını anlamakta zorluk çekiyorlar. Kendilerini nasıl koruyacaklarını bilemiyorlar. Aile içi şiddet aynı zamanda o evde oturan herkesi kapsıyor.
Yürürlükteki yasalar tam olarak uygulanmıyor. Devlet kadını maalesef koruyamıyor. Kadınlar isyandalar. Her bir kadın öldürüldüğünde protesto için sokaklara çıkıyor, orada da kendi polisleri tarafından darp ediliyorlar.
İstanbul Sözleşmesi karşıtları; ‘’Aileyi yıkıyor’’ ve ‘’Eşcinselliği özendiriyor’’ , diyorlar. Aileyi erkeğin şiddetinin yıktığını görmezden gelerek… Erkek, çocuklarının önünde karısını darp edip öldürmekten çekinmezken , kadın durup dururken tatlı ekmeğini acı yapmaz çünkü çocuklarını düşünür. İsyanı varsa bıçak kemiğe dayanmıştır.
İkincisine gelince eşcinselliği özendiren nedir, kimlerdir? Devletime, nacizane erkek çocuklara Peygamber Donu diye poposu delik don giydirip beceren hacı, hocaları ve bademlemeyi gelenek haline getiren vakıf bozuntularının oluşturduğu kursları incelemeye almalarını tavsiye ediyorum.
Sakın ola ki eşcinsellik üzerinden İstanbul Sözleşmesini karalamaya çalışmayınız.
Bulgaristan’da başlayarak Slovakya ve Polonya’da da bu konuyla ilgili tartışmalar yapılınca; İstanbul Sözleşmesiyle ilgili Avrupa Konseyi 2018 yılı Kasım ayında ‘’Birkaç dini, aşırı muhafazar gurubun yanlış anlatılar yaptığına dikkat çekti.
Müslüman isen kardeşim, kadın dövmezsin. Öldürmezsin. Bizim kitabımızda ölüm sadece Allahın emriyle olur. Okursan, anlarsın. Anlatılanları dinleme. Aç oku. Allahın kitabında şiddete yer yoktur.
Şiddet bir kere başladı mı tekrarı gelir? Dayak atanı ailesiyle uzlaştırmak mümkün değildir. Kadın cinayetleri engellenemez bir hızla sürüyor. Kadınlar mitinler yapıyor. İnteraktif medyada sloganlarla hesaplar açıyor. Cenazelere sahip çıkıyorlar, seslerini duyurmaya çalışıyorlar ama yetmiyor.
İstanbul Sözleşmesi korunmalı; Türkiye Cumhuriyeti yöneticileri ‘’Ölmek istemiyorum’’ diyen kadınların çığlıklarını duymalı; ağırlaştırılmış, caydırıcı cezalarla ek acil önlemler alınmalıdır.
Harika Ören
23 Ağustos 2020
|