Zeytin Ağacı, gölgeliğinde oturan Zeus’a seslenir; Herkese aidim ve kimseye ait değilim. Siz gelmeden öncede buradaydım, siz gittikten sonra da burada olacağım’’ Der. Homeros’un İlyada Destanı’ndan…
Yukarıda ki deyim, 10 Kasım 2020 sabahı, Atatürk’ü anma törenlerini izlerken aklıma düşüverdi.
Cumhuriyet’in kurucusu, Ulu Önder Mustafa Kemal’in ebediyete intikalinin 82. Yıldönümünde, Türk Milleti kurtarıcısını saygı ve minnetle andı. 9u 5 geçe sirenler çaldığında ülkemde hayat durdu.
Bu nasıl bir sevgi, saygı ve vefadır? Yeryüzünde böylesine ülke insanının içine işlemiş bir başka lider var mıdır?
Tevfik Fikret ‘’ İşte o dünyada yapılması gereken bütün devrimlerin kaynağıdır, Mustafa Kemal. TARİH-İ KADİM İşte, O’dur.
Ey kan içen kargalar, bütün karanlıklar sizinle dolu!
Artık yeter fikri susturduğunuz, yerini hiç bir şey tutamaz bu dünyada
Zincirsiz, kelepçesiz yaşamanın.’’ Der.
Aklın, ilimin yolunda ilerlemenin; düşünceleri ve inancı vicdan muhasebesiyle bilgiyle harmanlamanın; küçük yaşlarda tanıştığı Kuran-ı Kerim’in ilk şartı ‘’OKU!’’ yu yerine getirmenin bir mucizesidir bu. Bir milletin alın yazısını yeniden yazmak, milyonları sözleri, davranışları ve inancıyla peşine takmak, yoktan bir millet var etmek her babayiğidin harcı değildir.
Hiç mi hata yapmaz? Yapar tabi, insan evladı. Özel hayatı hatalarla doludur çünkü önceliği hep milleti, vatanı olmuştur.
Türkiye Cumhuriyet’i Atatürk ebediyete intikal ettiği tarihte Rusya ve Japonya’nın ardından dünyanın hızla sanayileşen ülkelerinden biridir. On yedi değişik alanda-şeker, dokuma, cam, selüloz, uçak, demir çelik, çimento, kimya- gibi alanlarda yeni fabrikalar açılır. Üretim başlar. Kadınlar da toplum içinde, fabrikalarda iş başındadırlar. Türkiye, bütçesi denk, ihracatı, ithalatından daha fazla, yabancı sermayenin millileştirildiği yükselen bir ivme içindedir.
İnsan yaşam ihtiyacını tüm konuların merkezine yerleştiren Atatürk, akıllı devlet politikalarıyla, ulus egemenliğinin hüküm sürdüğü, barışla çağdaşlaşma yolunun ışığı olur. Bizler hala bu ışığın yolunda yürüyoruz.
Hayretle izlediğimiz bir durum var ki; bakın Soren Kierkegaard diliyle ‘’Aldanmanın iki yolu vardır; Gerçek olmayana inanmak ya da gerçek olana inanmayı reddetmek…’’ Bu ruh hali içinde İstiklal Marşı okunurken ayağa kalkmayanlar, ülkemde saat 9u 5 gece çalan siren sesiyle hareketsiz kalamayanlar, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü her vesileyle aşağılayanlar, adını söylemekten imtina edenler; bilsinler ki O kişi olmasaydı bizler günde 5 vakit Ezan sesiyle uyanamayacaktık.
Bilenler bilmeyenlere anlatıversin.
Yazımı Behçet Kemal çağların ‘’Nöbetçi Millet’’ şiirinden bir bölümle bitirmek istiyorum.
‘’Oy Atatürk oy...
İrkilmez Ata çocuğu irkilmez
Zaptedilmez, Atam! Zaptedilmez!
Biz varken senin hisarının burçları.
Bakışlarımız kılıç uçları
Bekliyoruz devrimini biz.
Çökmeyeceğiz diz
İsterse hayat zehrolsun
İsterse refah kahrolsun
İsterse kurşun düşsün yanımıza belimize
İsterse geçinmek için bir dilim
Kuru ekmek geçmesin elimize.
Halel gelmez bizim ateşimize
Dünya düşse peşimize
Yer sarsılsa yerinden
Ne senden geçeriz, ne de senin eserinden.’’
UNESCO 1981’i ATATÜRK YILI ilan ettiğinde, gerekçesini şöyle belirtir; Atatürk uluslar arası anlayış, işbirliği ve barış yolunda çaba göstermiş üstün kişi, UNESCO’nun yetki alanlarında yenilikler gerçekleştirmiş bir devrimci, sömürgecilik ve yayılmacılığa karşı savaşan ilk önderlerden; insan haklarına saygılı, insanları ortak anlayışa, devletleri Dünya barışına teşvik eden, yaşamı boyunca insanlar arasında renk, din, dil, ırk ayrımı gözetmeyen, eşi olmayan devlet adamı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusudur.
Bilenler bilmeyenlere anlatıversin.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e hiç bitmeyecek, aksine çığ gibi artacak sonsuz sevgi, saygı ve minnetle…
Harika Ören
13 Kasım 2020
|