Şiir, Dünyamızda şair ile okuyucu arasındaki köprüyü oluşturur. Şiir, şairin kelimelerinde kağıda dökülüp nefes kazanırken bağımsızlaşır. Okurun anlağına doğru yola çıkar. Şairinden kurtularak bağımsızlığına sahip olan şiir, artık bağlanacağı okura doğru, okurun ruhuyla birleşmek üzere yola çıkar. Başarısı, içselleşmesi okurla bağını pekiştirmesiyle doğru orantılıdır.
Melih Cevdet Anday’ı bilen bilir de bilmeyenler; Sezen Aksu’nun ‘’ Ada vapuru yandan çarklı/ Bayraklar donanmış cafcaflı/ Simitçi, kahveci, gazozcu/ Şinanay da şinanay’’ şarkısını mutlaka duymuşlardır. Güfte, Melih Cevdet’e aittir.
Melih Cevdet Anday şair, romancı, denemeci, oyun yazarı ve gerçek bir düşünürdür. Şiirleri özelliğini, döneminin içinde değerlendirilmesi gereken sade güzelliğiyle, kendi gücünü çoğaltan kelimelerinde saklar. Anday, kişiliğiyle yoğrulmuş hayata bakışını dizelerine ‘’yaşamak’’ olgusu içinde aktaran değerli Edebiyat insanlarımızdan biridir.
Şairin şiirle yolculuğu lise yıllarında başlar. Anday ilk şiir denemelerini Oktay Rıfat’la yapar. Orhan Veli’yle de bir araya gelirler ve “Garip” dergisiyle şiirde yeni bir dönem ‘’Garip dönemi’’ doğar. Ölçü ve uyak kurallarını yıkan şiirlerini yayımlamaya başlarlar. Varlık dergisinde yaptıkları çıkışla Orhan Veli, Oktay Rıfat ve Melih Cevdet, Türkiye şiirine yeni bir şekil ve ruh kazandırırlar.
Anday, Yan yana Düş’te kundura Boyacısına, kiraz ağacına, Çingene kızına öykünür; ‘’Ne düşünüyorsun be adam?/ ‘Ağaçları düşünüyorum’ diyor./ ’Ağaçlarında yaşadığını düşünüyorum. Kökler, dallar, çiçekler…/ Kulağımı gövdeye dayıyorum/ Ağaçta gürültüler… ’’
Şehir yaşamında yer alan yalın gerçeklik ve ahenk içinde doğal akışında ele alır. Garip yöntemi, alışılmışın dışına çıkan, alışılmışa karşı duran bir şeklin öncüsüdür. Garipçi üçlü, şiirlerinde okuyucuyu şaşırtmayı hedefler. Dizeler, heyecan veren vurgu ve tonlama düzenine sahiptir. Tekdüzelikten uzak, bir şekilde uyarma ve anlama kavramını okuyucuya aktarma derdini taşır.
Melih Cevdet Anday şiirlerinde, şiire girmez denilen konu ve sözcükleri kullanmayı ilke edinir. Okuyucusuna ulaştırmak istediği sözleri vardır. Düzyazıyı çağrıştıran özellikteki şiirleriyle elle tutulacak, Dünyaya katkısı olacak, değişime yol açacak toplumcu şiirler yazar. Güzel günlerin özlemini çeken, ülke insanının duygusal yanına ekonomik durumunu da ekler. Aşk şiirlerinde dahi Hümanizm odaklı özgürlük, yoksulluk konularının baş verdiğini görüyoruz.
Doğaya aşıktır ve doğal yaşamın akışını tabi olarak beller. Ölüm ve doğumun toplumsal yaşam gerçekliğindeki yerini somut olarak ele alır. ‘’Tohum-Toprak ikileminden yola çıkarak tohumun yaşam serüvenine öykünür. Mantıksal düzende düşüncelerini dizelerine yerleştirir. Tohumun evrimi O’nun için gelecektir. Şekille birlikte şiirinde içeriği de farklılaştıran olgusu, düşündürür.
Melih Cevdet ‘’Alıştığımız sanat değişti diye şaşıyorsak bilelim ki, onunla birlikte dünyada daha birçok şey değişmiş demektir; hem bunun içine felsefe, bilim gibi ciddi bilgi alanları da girer. Biz Leonardo çağının resmine, yontuna nasıl alışık isek, yarınki insan Kuanta çağının resmine, yontuna öyle alışmış olacak.’’ Der.
Garip (1941, Orhan Veli ve Oktay Rıfat’la birlikte)/ Rahatı Kaçan Ağaç (1946)/ Telgrafhane (1952)/ Yan yana (1956)/ Kolları Bağlı Odysseus (1962)/ Göçebe Denizin Üstünde (1970)/ Teknenin Ölümü (1975/ Sözcükler (1978, toplu şiirler) / Ölümsüzlük Ardında Gılgamış (1981)/ Tanıdık Dünya (1984)/ Güneşte (1989)/ Yağmurun Altında (1995) isimli şiir kitapları vardır.
Şiirin yanı sıra Melih Cevdet Anday aynı zamanda başarılı bir düzyazı adamıdır. Tiyatro Oyunları, Gezi yazıları, Roman çevirisi ve Murat Tek adıyla yazdığı okunması gereken romanları ve birçok ödülleri vardır.
Doğanın güzel günlerine aşık Melih Cevdet; BİR İLKBAHAR ŞİİRİNE BAŞLANGIÇ ‘da ’’Hava ne kadar güzel öğretmenim/ Yollar ağaçlar kuşlar ne kadar güzel/ Yeryüzü pırıl pırıl öğretmenim/ Gizlisi saklısı kalmamış dünyanın/ Nesi var nesi yoksa dökmüş ortaya/ Bütün bitkiler, bütün hayvanlar, bütün taşlar/ Sürüngenler, konglomeralar, serhaslar/ Hepsi hepsi ortada öğretmenim./ Ne olur biz de gidelim/ Burda kalsın kitaplar/ Burda kalsın iğneli karafatmalar/ Kollarından bacaklarından gerilmiş kurbağalar/ Burda kalsın hepsi/ Bomboş kalsın hepsi/ Bomboş kalsın evler okullar/ Hapishaneler,
hastaneler…/ Öğretmenim, sevgili öğretmenim/Sırtımıza alırız hastaları/ Kim bilir ne özlemişlerdir kırları…/ Ya mahpuslar./ Ne sevinirler kim bilir/ Sarılıp sarılıp öperler adamı.’’ Der.
Ne de güzel der.
13 Mart 1915 de İlkbahar’da dünyaya gözünü açan bu değerli insan, 28 Kasım 2002 Sonbahar’ında yaşama gözlerini kapadı. Tıpkı bir tohum gibi.
Bana ağaçları dinlemeyi öğreten Melih Cevdet Anday’a saygıyla.
Harika Ören 29 Kasım 2020 İzmit
|