Yıllar geçerken anılar daha bir değerli oluyor. İzin almadan düşüncelerimizin ilk sırasına bir güzel kuruluveriyorlar.
Dostlarımızla yılbaşı sofrasından yeni kalkmış, yumuşak koltukların rahatına gömülmüşüz. Çocuklar bir köşe de sevinç çığlıkları atarak tombala oynuyor, beyler sohbet ederek salon camından dışarıyı seyrediyorlar.
Yılbaşı çamı düzenlemeyi sevmiyorum ama eşim, kızımla beraber özenle kurup, süslerini yerleştirip, ışıkları yanıp sönmeye başlayınca da gözümü alamıyorum. ‘‘İyi ki düzenlemişler’’ deyip ışıkların renklerinde hayallere dalıyorum. Bakışlarım ışıkların senfonisini takip etmekteyken, dudaklarımdan ‘’ Ah bir de kar yağsaydı şimdi!’’ sözleri dökülüveriyor ki eşim, ‘’Hanım, keşke başka bir şey isteseydin’’ diyerek, pencerenin yanında eliyle gelmemi işaret ediyor. Heyecanla yerimden fırlıyorum. Evet, kar yağmaya başlamış. Önce ince ince sonra lapa lapa. Hepimiz camın önüne toplanıyoruz. Her ağızdan başka bir hayret kelimesi çıkıyor, çocuklar kar tatili hayalleri yapmaya başlıyorlar.
O an ‘’Başka ne isterdim acaba?’’ diye düşündüğümü hatırlıyorum. Sağlıklı, mutlu, planladığım bir yılbaşı akşamını, sevdiklerimle kutlama imkanını yakalamışken... Başka ne isteyebilirdim ki? Sadece kar istemiştim. O da yağmışdı. Eşime sarıldım. Birlikte sokak lambasının yanı başındaki çam ağacının üstüne aheste aheste düşen kar taneciklerini uzun, uzun seyrettik. Odada yankılanan müzik nağmeleri ile birbirimizin kollarında ısındık.
İnce ince bir kar yağar, fakirlerin üstüne/ Neden felek inanmıyor, gariplerin sözüne... Aşık Mahzuni dizeleri; eşim Vecdi Ören’in düzenlemesini yaparak müzik dünyasına kazandırdığı, DOSTLAR gurubunun çalıp, değerli sanatçı Edip Akbayram’ın seslendirdiği, bir klasik. Evrensel sözler, duygulu bir yürekten çıkan müzikle düzenlenince hayata silinmez damgasını vurmakta. Yayınlandığı 1974 senesinde popüler müzik dergisi HEY ‘de haftalarca liste başı olmuş, hep dillerde, gönüllerde kalmış.
Her yılbaşı, kar yağsın ya da yağmasın, bu şarkı eşliğinde, yaşadığım o güzel geceyi anımsarım. Yüreğim sızlar. Gözümde bugün gibi canlansa da, yaşanmışlığının çok gerilerde kaldığını fark ederim. Yitirdiklerimi anar, kalanlarıma sarılır; gözümden düşen damlalara aldırmaz görünüp, alelacele hasretimi beyaz bir mendilin dokusuna hapsederim. Yine kar yağıyor. Başka bir şehirde ve bambaşka bir evde; yine bir sokak lambasının yanında ki çam ağacının üstüne... Camın önünde kadife koltuğuma gömülmüş, ıhlamurumun tarçın kokusunda hatıralara dalmışım. Kendimle ve kedimle başbaşayım. Evet, artık bir kedim var. Çiko’m kucağımda sevgi mırıltılarıyla sıcacık varlığını bedenime duyurmakta.
Dışarıyı izliyorum. Tipi var. Zaman zaman azgın poyraz, ağaçları acımasızcasına sallıyor. Dallara konmuş kar taneleri birbirlerini kucaklamışken, hoyrat rüzgar onları toz halinde savurup atıyor. Tıpkı hayat gibi; yaşamın bizi zaman zaman umarsızca savurduğu gibi. Salınarak toprağa inen kar taneleri nasılda benzer görünüyorlar. Oysa her biri diğerinden farklı; aynı rutini kovalıyorlar ama her biri diğerinden ayrı. Havada tüy hafifliğinde dans ederken, erişilmez gibi duran, yere düştüğünde ise eriyip toprağa karışan. İnsan yaşamı gibi. Ne yazık ki birçoğumuz yaşarken o hafifliğin keyfine, sağ olmanın, nefes almanın dayanılmaz hafifliğinin gözünden yaşama bakmayı beceremiyoruz.
Müzik sustu. Sessizliğin sesini dinleyerek gözlerimi kapatıyorum. Anıların güzel ve acı tadını kar taneleri gibi düşün dünyamda eritiyorum. Rüzgar ‘’Beni dinle mi?’’ Diyor. Sanırım. Avucumda fincanımın sıcağına inat, kalbimin derinine soğuk doluyor, ürperiyorum. Yılların ötesinden artık ‘’Yılbaşı Masalı’’ olmuş anılar su yüzüne çıkıveriyor, canlanıveriyor. ‘’İyi ki yaşanmışlar’’ diyorum.
Gerçek şu ki nihayet Karabasan gibi üzerimize çöken 2020 sonlanıyor. Covid-19 Dünyanın altını üstüne getirdi. Bizler ‘’Savaş görmedik’’ diyemeyeceğiz. Müthiş bir sağlık savaşının içindeyiz. Binlerce insanımızı, yüzlerce sağlıkçımızı, çok değerli yeri doldurulamayacak doktorlarımızı yitirdik.
Çevremizde cirit atan görünmez Covid-19 ölüm bombacıkları altında Mart 2020’den beri savaş vermekteyiz. Almanya'da Pfizer ortaklığında geliştirdikleri Covid-19 aşısıyla adlarını duyuran BioNTech'in kurucularından Prof. Dr. Uğur Şahin ve eşi Dr. Özlem Türeci; salgını önünü alacak buluşa imza atarak, gururumuz oldular.
2021 Covid-19 u kapı önüne koyma yılımız olacak. Bireysel korunmamız devam edecek. Baharın müjdecisi Erguvan çiçekleriyle kaos günleri geride kalacak. Bu yıl İlkbahar içinde bambaşka bir anlam barındıracak; sağlık ve özgürlük! Sabırla bekliyoruz.
Biliyorum; 2021yılının hepimize sevgiyle, sağlık, barış, paylaşım, kardeşlik duygularını baskın kılacak, esenliklerle gelecek.
Hoş geldin 2021
|