Kadınlar Koronavirüs salgınıyla üzerlerine kapanan mobbing gölgesinde yaşıyorlar.
Vikipedi’ye göre Mobbing= bezdiri, Latin kökenli bir sözcük; bir grup insanın ya da bir kimsenin bir kimseye veya başka bir gruba sosyal kabadayılık yapması; psikolojik şiddet, baskı, kuşatma, taciz, rahatsız etme veya sıkıntı vermek anlamlarına geliyor. Yıldırma ya da iş yerinde psikolojik terör anlamını taşıyor.
Kelime olarak yabancıladığımız ama son yıllarda sıkça duyduğumuz; şimdilerde iş yaşamından ev yaşamına terfi eden günlük hayatta kol kola yaşadığımız Mobbing ‘’Sistemli Psikolojik Taciz’’ olarak
Aile içinde yerini almış bulunuyor. Mobbing uygulayan kişi taciz eden, mobbinge uğrayansa mağdur olmaktadır. Size bir yerlerden tanıdık geldi sanırım.
2. Uluslararası Küresel Dünyada Kadın ve Siyaset Kongresi, 25-26 Aralık 2020 tarihlerinde salgın dolayısıyla “online” yapıldı. Pandemide kadınların yaşadığı sorunlar farklı açılardan ele alınarak, çözüm önerileri tartışıldı.
İstanbul Ayvansaray Üniversitesi (İAÜ), Kadın Adayları Destekleme Derneği (KA.DER), Sosyalist Uluslararası Kadın Birimi ( SIW) ve Woman TV destekleriyle gerçekleştirilen; başkanlığını İstanbul Ayvansaray Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Zeynep Banu Dalaman’ın yaptığı açılış oturumu, UNESCO Türkiye Milli Komitesi Toplumsal Cinsiyet Eşitliği İhtisas Komitesi Başkanı Prof. Dr. Zeynep Karahan Uslu’nun konuşmasıyla açıldı. Uslu, Covid-19 salgını sırasında kadınların ev içi şiddetin artışı; sosyal yardım, ekonomik olanaklar, istihdam ve eğitime ulaşma oranlarının azalması gibi sebeplerle Covid 19 salgınıyla kadınların gölge salgın yaşadıklarının altını çizdi.
Online platform üzerinden yapılan ilk uluslararası kadın kongresinde, 12 farklı ülkeden katılan 54 yazar tarafından 41 bildiri sunuldu.‘’Pozitif ayrımcılığa yönelik tedbirler alınmıyor” ana fikrinde birleşildi.
Zaten varlığını çoğalarak sürdüren kadına ayrımcı bakışın, salgın süresince daha da sorunluğu hale geldiğini açıkça görmekteyiz. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin iyice derinleştiği, ev içinde kadının iş yükünün arttığı, ev işi, çocuk bakımı-online eğitim takibi, yaşlı bakımı, Covid 19’lu hasta bakımı gibi sorumluluklarında kadının sırtına yüklendiği bir dönemden geçiyoruz. Bütün bunların üstüne bir de kısıtlı bütçeyle tencere kaynatmak eklenince, sıkıntı-strese dönüşüyor, beyinler kaynamaya başlıyor.
Toplumda cinsiyet eşitliği için alınması gereken önlemler, şiddete karşı hala İstanbul Sözleşmesine uyulmaması; kısıtlı olan kadın üretim payının işyerlerinin kapanması ya da yetersiz ücretsiz izinli hale dönüşmesi; tümüyle iş gücünden çekilme durumu; üretimden kadınların dışlanması; gelecek nesillere yoksun rol model kadınlar aktarılmasıyla sonuçlanabilir.
Yeterli önlem alınmazsa önümüzdeki on yılları belirleyecek ekonomik kayıplarla birlikte, erkek egemen iş ortamlarına dönüş, sosyal yapılanmada geriye dönüş olarak karşımıza aşılması güç büyük sorunlarla gelecektir.
Kadınlar bir yandan salgını bir yandan da salgın mobbingi yaşıyorlar. Pozitif ayrımcılık sürüyor. Türkiye’de Covid-19 süreci (2 ay sonra tam 1 sene dolacak) kadınlar, kız çocukları (ki burada erkek çocuklarını da ayırmayacağım) eğitime erişimde geri kaldılar. Sistemsiz bir Eğitim Sistemi dayatmasıyla (internet, bilgisayar, tablet eksikleri tamamlanamadı) karşı karşıyalar.
Ev içi şiddet arttı. Kırsal kesimde erken yaş evliliklerinde yükseliş görülüyor. Dışardan maddi-manevi yardım alma olanakları iyice kısıtlandı. Fiziksel sağlıkla savaşırken, kadınların ruh sağlıkları bozuluyor.
Pandemi başlangıcında bir Psikolog ‘’Pandemi sonrasında anlaşılan bize çok iş çıkacak.’’ Demişti. Doğruluğu kanıtlanıyor. Psikiyatri bölümleri dolup taşıyor.
Salgın sürecinde yükselişe geçen online platformlara kadınların %40 ının ulaşamadığı (dünyada 3 bin 500 kadın üzerinde yapılan bir çalışmada) ortaya kondu. ‘’Evde kalmak sağlıktır’’ sloganının alt başlıklarının pek de sağlıklı olduğu söylenemez. Kadınlar için evde kalmak ruhsal sarsıntılara yol açıyor. Evde aile fertleri arasında dayanışma olmaması, sevgi eksikliği, vicdanın rafa kalktığı bencilleşen insanın eve kapanmasıyla yaşadığı sıkıntı, kadının üstünde patlıyor. Kadın ne kadar süreceği belli olmayan, sıkıntılı bir dönemi, ailesini sırtlayarak aşmaya çalışıyor.
Yazık ki kadın-erkek ayrımından çıkıp İNSAN OLMAK düzeyine geçemiyoruz. Ataerkil toplum buna geçit vermiyor.
Kadınlar evlerinde Covid-19 mobbing gölgesinde pencerelerinden içeri dolacak gün ışığını bekliyor.
Harika Ören
İzmit 17 Ocak 2021
|