Baksı Müzesi; kurucusu Prof. Dr. Hüsamettin Koçan tarafından eskiyi yaşatmak,
gelecek kuşaklara geleneksel yaşam kültürümüzü aktarmak; geçmişimize sahip çıkmak
düşüncesiyle, geçmişle geleceği harmanlayan bir yapı olarak Bayburt bozkırına
yerleştirilmiş özel bir müzemizdir.
''Bak'' kökünden türetilen Baksı kelimesi Çoktanrılı zamanlarda, Şaman kültüründe
“kahin” olarak nitelendirilen kişilere verilen bir isimdir. Geleceğe bakan ve olacakları
önceden bilen kişi anlamına gelen bu sözcük, günümüzde daha çok Budist rahipler için
kullanılsa da Baksı kelimesi ozan-şair, büyücü-kahin anlamlarına da gelir. İslamiyet öncesi
eski Türklerde fal ve büyünün yaygın olduğu zamanlarda, konularında uzman olan baş
büyücüler Baksı olarak adlandırılır.
Avrupa Parlementerler Meclisince 2014 Yılın Müzesi Ödülü’ne layık görülen Baksı
Müzesi; Miro’nun ‘’Güzel Göğüslü Kadın’’ ismi taşıyan bronz heykelini yıl boyunca
sergileyerek dünyanın ilgisini üzerine çekmiştir. 2015 yılında, Kalkınmanın İtici Gücü Olarak
Bölgesel Müzeler Çalıştayı ICOM; yerinde inceleme yaparak, müzelerin gücünün çeşitlilikte
yattığını, Türkiye’de ki Baksı Müzesi’nin, Dünya’nın çok şey öğrenebileceği öncü bir proje
olduğunu yönünde görüş bildirmiştir.
Müze, 10. Yıl’da gerçekleşen küratörlüğünü Marcus Graf ‘ın yaptığı ‘’ON’’ isimli
sergisiyle de dikkatleri üzerinde toplamıştır.
2010 yılında açılan ismi, bulunduğu Coğrafya ve mimarisiyle özel bir kimliğe sahip
Baksı Müzesi; 20.Yılında da "Kıraçta Heykel" adlı sergiyi ve Anadolu Ödülleri'ne değer
bulunan projeleri sanatseverlerin beğenisine sunuyor.
“Kıraçta Heykel” ler, Baksı Tepesi’nde farklı kuşaklardan dokuz sanatçının açık
havaya yerleştirilen yapıtlarından oluşuyor. Erdal Duman, Günnur Özsoy, Hüsamettin
Koçan, İbrahim Koç, Kemal Tufan, Mike Berg, Nermin Er, Osman Dinç ve Yunus Tonkuş'un
yapıtları izleyiciyi mekansal sınırların dışına çıkarıp doğayla buluşturuyorlar.
Baksı Müzesi’nin yer aldığı kıraç sırttan Çoruh nehrine bakan özel sanat eserleri,
içine yerleştikleri coğrafyayla yeni anlamlar yüklerken, kadim uygarlıklara ev sahipliği
yapmış bu mekâna da taze bir bakış açısı kazandırıyorlar.
Marc Chagall ‘’Ruh özgürleştikçe, resim soyutlaşır’’ der ya; özgür sanatçıların
ruhlarını taşıyan Kıraç Tepe Heykelleri; sessiz duruşlarıyla soluğumuzu tutmamıza sebep
oluyorlar. Dağların arasında, uçsuz bucaksız bozkırda ikamet eden Baksı Müzesi ilk bakışta
insana bir şaka gibi geliyor. Issızlığın, duru sessizliğinde, doğanın tabi oluşumunda soyut bir
tablo gibi kıraçda heykellerin rehberlik ettiği şiirsel yolculukla baş başa kalıyoruz.
Baksı Kültür Sanat Vakfı tarafından Anadolu’nun ortak kimliğine katkıda bulunan
üretimlere dikkat çekmek amacıyla hayata geçirilen Anadolu Ödülleri’nin kazananları da
ikinci bir sergi olarak Depo Müze’de gösterime sunuluyor. “Müzecilik”, “Süreli Etkinlikler”,
“Gösteri Sanatları”, “Arkeoloji” ve “Restorasyon” bölümlerinden oluşan yarışmaya 35
ilden 133 proje başvuruyor. Sponsorluğunu Doğan Holding ve Kurukahveci Mehmet
Efendi’nin üstlendiği yarışmada, altı proje Anadolu Ödülü’ne, iki proje de “Alana Katkı
Ödülü”ne değer bulunuyor.
Kıraç sırttan, nehre doğru sessizce yol alan Heykeller bizleri Baksı’ya çağırıyor, yeni
bir deneyime davet ediyorlar. Hüsamettin Hoca’nın çocukluk anılarında önemli bir yere
sahip mekana, Baksı’nın 65 yıldır değişmeden kalmış kıraç tepesine gidelim. Doğa-sanat
ikileminin fısıltılarını kulak verelim. Umuyorum ki bu heykeller, bu kıraçta uzun yıllar
konuk olsunlar. Burası heykellerin evi olsun.
Harika Ören Kocaeli,Körfez 17 Ağustos 2021
|