Contemporary İstanbul Fuarı (7-10 Ekim 2021) İstanbul Haliç’te yenilenen Tersane Binası’nda açıldı. Mekanın sergilemeye uygun tarihi dokusuyla birleşen sanat, İstanbullu sanatseverleri mükemmel bir sanat şöleniyle buluşturdu. 16. Edisyonun üstlendiği sosyal sorumluluk projeleri fuara damgasını vurdu. Kayıtsızlıklara karşı, sanatın fonksiyonel görselliğini kullanarak, güncel sorunlar karşısında farkındalık yaratma çabası ayakta alkışlandı.
Rabia ve Ali Güreli yıllardır düzenlemesinde büyük emek verdikleri Comtemporary İstanbul 16. Edisyonuyla; şık gala yemeği, Özgür Masur’un Dünya modacılarına taş çıkartan muhteşem defilesi ‘’BYZANTIUM by’’; Burak Sanuk’un staylingiyle birleşen tarihi Tersane’nin muhteşem Haliç peyzajıyla yıllarca anılarda kalmayı sürdürecek bir Cİ açılışına imza koydular.
Bir kısım eser satışından elde edilen gelirlerin Parley fort he Oceans ve TUPMEPA’ya bağış yapılması, kıyı ve denizlerin korunması amaçlandı. Yerleştirmesi Aslı Ünal tarafından yapılan The Yard sergi alanında, büyük boyutlu heykeller ‘’Evdeyim evdeyim evdeyim’’ ismiyle tarihi mekan içinde yer aldı. Yapmak-seçmek/yapmamak-seçmemek ikilemindeki duygu düşünce değişkenliği kurgusuyla 34 sanatçının çalıştığı 40 eserden oluşmaktaydı.
Amerikalı sanatçı Rachel Hayes’in ‘’Gelecek için Bayraklar-The Yard’’ yerleştirmesi aynı sosyal amaçla, kolektif düşünceye odaklanarak bayrağı özgür sanatsal ifade biçiminde kullanan bir dalgalanmayla, davetlileri karşıladı.
Ekrem Yalçındağ gözünden Burhan Doğançay okuması; daha önce İmgeler ve Gösterileriyle Burhan Doğançay ve Renk, Doğa, Ornament ve Öteki şeyler üzerine Ekrem Yalçındağ diyaloğunun; Contemporary İstanbul 2021/16. Edisyonu’nda iki sanatçının uslüp farklılıklarına rağmen kavramsal bir çerçevede buluşmasını sağlayan, yepyeni bir projeydi.
Nef Sıtkı Kösemen ‘’Dönüşümler’’ fotoğraf Sergisi; kentin tanığı fotoğraflarla farklı doğa etmenlerinin, güneş-ağaç-doğal aura ile kireç, taş, ahşap gibi suni elementlerin bileşiminden oluşan, geleneksel yapıyı karakteristik modern mimariyle buluşturdu. Nef Bodrum Gölköy projesinin ağaçları koruyarak doğal mimariye giden yolunda iz sürdü.
Akrasia, 24 kadın sanatçının eserlerinden elde edilecek gelirin Tohum Otizm Vakfı’na bağışlanması amacıyla Contemporary İstanbul Vakfı’nın Hepsiburada işbirliğiyle oluştu. Akrasia-erteleme, yapılması doğru olanın ertelenme hali; ekolojik dengesizlik, toplumsal eşitlik mücadelesi, çarpık kentleşme, salgın hastalıklar gibi güncel sorunlara karşı bir müddet sonra oluşturulan –kayıtsızlık- duygusuna dikkat çekti.
‘’Yüz Yaşındaki Heykelci; İlhan Koman’’ başlığıyla konumlanan sanatçının eşsiz heykelleri 100.üncü yaşında yeni İstanbul Tersane’sinde, mimarlık-sanat ikileminin yüzyıllardır birbirine paralel yürüyüşüne dikkat çekercesine yerini aldı. Anıtkabir rölyefleriyle kendini kanıtlayan, Akdeniz Heykeli’yle figürü soyut gerçekliğe taşıyan İlhan Koman’ı anma düşüncesi muhteşemdi.
16.Cİstanbul’u VIP açılışında ziyaret etmenin heyecanıyla, uzun zaman sonra İstanbul’da olmanın verdiği ‘’hangi yoldan gitmeliyim?’’ kararsızlığıyla, Tersaneye ulaşmak için Kabataş’dan deniz yolunu kullanmanın ayrıcalığını yaşadım. Kara yoluyla ulaşmanın zorluğunu yaşayan konuklarla sohbet edince bunu daha iyi anladım.
Gündüzü ayrı, gecesi ayrı doyumsuz manzaralar sunan Haliç öylesine keyif verdi ki, deniz kenarındaki oturma alanlarında vakit geçirerek, uzun zaman sonra dostlarla şahane bir davette sanatla buluşmanın keyfini yaşadım.
İstanbul’un Tarihi Yarımada’sında Tersane’nin yenilenerek sanat mekanına dönüşmüş olmasını son derece değerli buluyor ve emeği geçenleri gönülden tebrik ediyorum. Sadece -belliki tüm seneye yayılan bu emekli ve pahalı- organizasyonun 4 günle sınırlı kalmamalı, iki hafta sonunu kapsayan bir organizasyon yaratılmalı, tüm İstanbullu sanatseverlerin aileleriyle gezmelerine olanak sağlanmalı.
Tarihi dokuyla Çağdaş Sanat Eserlerinin buluşması daima şölen tadında bir konsept oluşturur. Cİ 16. Edisyonu Tersane Binası seçimiyle muhteşem bir dönüşümün başlangıcı oldu. Bu yaşadığımız zor günlerden sonra ruhumuza sanat merhemi etkisi yaptı.
Balat manzarasına karşı yerleşen heykellerin, Lütfü Kırdar’ın konservatif ortamından sonra Tersane Binası’nın dokusu ve görsellerle birleşimi bana yine, yeniden ‘’Sanatla nefes almanın dayanılmaz hafifliğini’’ yaşattı.
Tersane’ye dönüşün yankılarının devam edeceği kesin, diliyorum ve umuyorum seneye Cİ.17. Edisyon yine Haliç Tersane binasında yer bulur.
|