Samsun’a İlk Adım; ulusal egemenliği etken kılmak, ulusal bilinç oluşturmak, ulusal benliğine sahip bir Türkiye yaratmanın, ümmet toplumundan millet toplumuna geçişin, 29 Ekim’e giden yolun ilk adımıdır.
29 Ekimler, 10 Kasımlar Mustafa Kemal Atatürk’ü anma ve anlama zamanlarıdır. Ankara Tıp Çocuk kardiyoloğu Prof. Dr. Ercan Tutar hocanın anlamlı bir aktarımını paylaşmak istiyorum. Kendisi 3,5 yaşında dünya tatlısı bir çocuğu kalp ultrasonografisi çektiği sırada ekranı işaret ederek ‘’Kalbin ne güzel atıyor, gördün mü?’’ diye sorar. Çocuk kısa bir an düşünür ve ‘’Pekiii, Atatürk nerede?’’ der.
İşte tam da bu günler, çocuklarımıza bu değerli önderimizi anlatmak, O’nu devrimleriyle duyumsamak, O’nun gibi bir lidere sahip olmanın ayrıcalığını yaşarken vasiyetini yerine getirmek gerektir. O’nun yüzünü görmekten öte, fikir ve duygularımı anlamak, hissetmek, izinden yürümek yeterlidir.
Türk’ün bağımsızlık savaşı -siyaset, maliye, ekonomi, adalet, askerlik, eğitim ve kültür gibi- bireyin her alanda aydın çağdaş düşünceyle HÜR OLMASI demektir. İşte, Gazi Mustafa Kemal’in başlattığı DEVRİMLER-DEĞİŞİMLER bu öğretilerin ürünü, çağdaş toplum olmanın gereğidir.
Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhuriyet’in 10. Yılında yaptığı konuşma gerçek bir Çağdaşlaşma Bildirgesi’dir. Geçmişe çakılı kalmadan ilerlemeyi gerektiren DEVRİMLER için kendisi ‘’İnsanı kültürel alanda İNSAN KILMAKTIR’’ der. Gerçekte düşüncesindeki hedef, Çağdaş Uygarlık düzeyinin ötesidir.
Ulusları ulus yapan, geleceğe taşıyan verimli düşünce ve toplumsal güçlerdir. Düzene faydası olmayan safsatalar, bir takım yararsız inançlar, gözü kapalı biat anlayışıyla akıl ve mantığı saf dışı bırakan düzen, bir zaman sonra felç olmaya mahkumdur. Atatürk’e göre bir ulusun gerçek kurtuluşu, düşmanları vatan toprağından sürdükten sonra başlar. Devlet yapısına uygun hazırlanan yasalarla, toplumun mantıksal eksikliklerin inanışlarının yani sığ düşünce hastalığının giderilmesidir.
Samsun’a İlk Adım; ulusal egemenliği etken kılmak, ulusal bilinçle ulusal benliği yükselterek, Ulusal Egemenliğe ulaşma düşüncesinin ilk adımıdır.
Çağdaş Devlet; özgürlükçü, halkın egemenliğine dayanan, ekonomisi sağlam devlettir. Tek kişinin istek ve yönlendirmelerine değil, milletin iradesine göre kurulur ve yönetilir.
Batı’nın gelişimini tamamlamış kültür birikimine ulaşmak için Tanzimat’tan beri çağdaş olmaya çalışan Türk Milleti; Arap a-be-ce’siyle o dil ve kültürün parçası olmaktan, Atatürk’ün Sarayburnu’nda düzenlenen bir konser sırasında halka okuduğu bir metinle kültürel bağımsızlığını kazanma yolunda ilk adımı atar. Yüzde 90’ı okuma bilmeyen, Arapça yazılmış bir tapu kağıdını bile kutsal metin sanan halk Türk Alfabesi’ne kavuşur. 1928’de Latin harfleriyle hazırlanan ALFABE, 1 Kasım günü kabul edilen yasayla yürürlüğe girer.
Atatürk; Cumhuriyet’in ilanından sonra ‘’ Bir insan topluluğunun yarısı toprağa zincirlerle bağlıyken, öbür kesiminin gökyüzüne yükselebilmesi mümkün müdür? Kuşkusuz gelişmenin ilk adımları, iki cins ile birlikte atılmalı, gelişme ve yenilik alanında birlikte kararlar alınmalıdır.’’ Der ve Tevfik Fikret’in şu sözlerini hatırlatır; ‘’Elbet sefil olursa kadın, alçalır beşer’.
Altı ay içinde Ulus Okulları, Eğitmen Kurslarıyla bilgi toplumu olmanın ilk adımı atılır. Hızla okuma-yazma öğrenen Türk Milleti, kadınların da eğitilip topluma karışmaları sonucunda iş gücünü arttırır. 3 Kasım 1930’da Kadına seçme ve seçilme hakkı tanıyan yasayla Türk Kadını’nı kendi deyimiyle; Çağdaş ülkelerin önüne taşır. Ve 1 Mart 1935’de 18 kadın milletvekili TBMM’ne girer. Bu başarı, İstiklal Savaşı’nda erkeğin yanında, ardında tüm gücüyle yer alan Türk Kadını’nın akıttığı ter ve gözyaşının bedelidir.
Dün 13 yaşında ki torunumla televizyonda bir program izlerken bana ‘’Anane, neden hep kızları eğitiyoruz? Kızlar okusun, kızlar öğrensin deniyor? ‘’sorusunu yöneltti. ‘’Kuzucuğum cevabı çok basit ‘’ dedim. Yüzüme hayretle baktı. ‘’Senin baban ve annen var ve her ikisi de senin yaşamını sürdürmene destek oluyorlar. Seni kim büyütüyor?’’ dedim. ‘’Annemmm’’ dedi. ‘’Her ikisi de canım. Babanın da hakkını yemeyelim. Şimdi, sana verilen desteği rakamla 3 olarak düşünürsek, kaçını kim veriyor? ‘’dedim. ‘’Immm, ikisini annemmm, birini babammm’’ dedi. ‘’İşte sorduğun sorunun cevabını kendin verdin. Kızlar yani kadınlar erkek ve kız çocuklarını doğuruyor ve onları hayata hazırlıyorlar. Anneler, babalardan bir tık daha çocuklarıyla ilgililer. (Sözüm meclisten dışarı, diyerek parantez açtım çünkü genelin dışında bunun tam tersini de görüyoruz) Kızlar yani kadınlarımız ne kadar aydın, bilgili, eğitimli ve kültürlü olurlarsa o kadar çağdaş çocuklar –kızlar ve erkekler- yetiştirebilirler. Dolayısıyla Ulusal kimliğine sahip insanlardan meydana gelen gelişmiş bir toplumlar işte böyle yaratılıyor.’’ Dedim.
29 Ekim Cumhuriyet Bayramımızın 98. Yılı kutlu olsun. İlelebed Cumhuriyet!
Ne mutlu Türk’üm diyene.
Harika Ören
İstanbul/Kadıköy 28 Ekim 2021
|