Bu bayram, mahallem burnumda tütüyor.
Kışın kömür, yazın yasemin ve hanımeli kokularının, sokak satıcılarının seslerine karıştığı bir mahalleden geliyorum. Akşamları, emektar mahalle bekçimizin düdük sesinin rüyalarımıza karıştığı gecelerin koynunda uyuduk bizler.
Mahallemizin dar sokaklarında seksek, saklambaç, ip atlamaca, yakar top oynayarak büyüdük. Koştuk, terledik. Komşu teyzelerin üstü kolalı örtüyle kapalı toprak küplerin maşrapalarından serin suların ikramıyla soluklandık, kapı aralarında. Cikletlerimizi Katırtırnağı çiçekleriyle sararttık.
Yokuş aşağı kaçan topların peşinden koşarken yaraladık dizlerimizi. Gözümüzde yaş, bakkal amcanın tendürdüyot bastığı yaralarımıza ağlamadan, acıyı içimize gömdük. Gurur yaptık diğer çocuklara karşı ‘’gık’’ demedik. Bahçelere kaçan, camlara kapılara gümleyen toplarımıza, kaşlarını çatarak söylenen ev sahiplerine küskünce başımızı eğip, kaçtık. Yeniden bir araya toplanınca kıkırdaşıp durduk. Yağmurda ıslanmayı sever, akşamları eve kir pasak içinde dönerdik.
Çocuktuk biz. Bayramlar bizim içindi. Terziler bayrama yetiştirme telaşında Kapalıçarşı ya da Mahmutpaşa’dan bir heves seçilip alınan kumaşları makasa yatırırlar. Bayram ayakkabısı, saç tokası, kravat, mendil, renkli kurdele alışverişleri yapılır. Ayakkabılar Arife gecesi yatakların başucuna, tokalar yastık altına konur. Yarının heyecanıyla ağırlaşan gözkapaklarımız uykunun esiri olurdu.
Oğlanlar, gözlerinden uyku akarak babalarının peşi sıra camiye gider. Kızlar, anneleriyle birlikte bayram kahvaltısı hazırlar. Bayramlıkları giyinme telaşı başlar. Kızların tokaları kaybolur ya da taranırken acıyan saçlar için gözyaşları dökülür.
Namaz sonrası erkekler eve döndüğünde birlikte kahvaltı edilir. Büyüklerin elleri öpülür. Harçlıklar alınır. Küçüklerin gözleri öpülür. Hayır dualarıyla bayram gezmeleri başlar.
Kurbanlar kesildiğinde pencerelerden, balkonlardan bakmamız yasaktır. ‘’Bakmıycam, gözümü kapıycam’’ der, ellerimizi yüzümüze kapar ama merakımıza yenik düşerek parmaklarımızın arasından gizlice izlerken içimiz acırdı. Kuzuyu keserler. Ben asla yemem.
Şeker bayramları daha bir keyiflidir, tatlıdır bir kere.
Çocuklar için bayram harçlık ve şenliktir. Birazdan kapı çalınır. Komşu çocukları el öpmeye gelir. Biz de onlara katılır, komşu teyzelerin, amcaların kapılarını çalarız. Uzatılan elleri öpülür. Uçlarına bozuk para bağlanmış beyaz mendiller alınır. Bazen sadece ikram edilen akide şekerleriyle ya da evde yapılan bonbonlarla yetinilir.
Dost ve akrabalara ziyaretler başlar. Kahve mutlaka likör ve lokumla ikram edilir. Bu arada Ramazan davulcuları bahşiş toplamak üzere kapı kapı dolaşıp maniler okurlar. Mahalle Bekçisi de peşlerinde, bahşiş için mahalleyi dolaşır. Bayramlarda bekçiye bahşiş vermek adettendir.
Arife günü hazırlanan yemeklerle masalar donatılır. Uzaktan gelen akrabalarla hoş sohbetle yemekler yenilir. Akşamüstü çay masaları kurulur. Mevsim yaz ise bu masalar bahçelerde çam ağaçlarının gölgesinde hazırlanır. Büyükler muhabbete daldığında biz çocuklar çam kozalaklarının içinden çıkardığımız çam fıstıklarını kırmaya uğraşırız. Ellerimizin simsiyah oluşuna aldırmadan.
Kış ise mutfakta ablaların anlattığı ‘’Dev’’ masallarını gözlerimizi kocaman açarak, korkuyla dinleriz.
Düşünüyorum da renkli balonlar, pembe pamuk helva ve lunapark gezmesi beni en çok mutlu eden bayram eğlencelerindendi. Pembe pamuğu ağzımın etrafına bulaştırarak bir çırpıda yerdim. Gazlı balonumu elimden kaçırıp, yüzümü asıp ikincisini aldırttığım çok olmuştur.
Maçka’da ki Lunapark, renkli ışıklarıyla masal dünyam gibiydi. Dönme dolaptan gecenin ışıklarını kuşanmış İstanbul’a bakmaya doyamazdım. Kardeşimle beraber bindiğimiz havalanan uçaklar, girdiğimiz korku tüneli, aynalardaki amorf görüntülerimiz bugün bile hafızamda en güzel şekilde yerini koruyor.
Ben bu bayram mahallemi özledim dedim ama aslında çocukluğumu özlemişim.
Değerli okuyucularıma Şeker tadında bir bayram diliyorum.
Harika Ören İzmit 7 Temmuz 2022
|